Tom son derece cılız.
 - Tom is extremely weak.
Calhoun konuşmasını okuyamayacak kadar çok cılızdı.
 - Calhoun was too weak to read his speech.
Bugün biraz güçsüz hissediyorum.
 - I feel a little weak today.
Kadınlar fiziksel olarak erkeklerden daha güçsüzdür.
 - Women are physically weaker than men.
Gıda yetersizliği onu zayıf ve bitkin düşürdü.
 - Lack of food had left him weak and exhausted.
Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor.
 - Although the economy is weak, some companies are still making a profit.
Kahvemi hafif istiyorum.
 - I'd like my coffee weak.
Kahvemi hafif severim.
 - I like my coffee weak.
Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
 - Tom is obviously still very weak.
Açık kahveyi tercih ederim.
 - I prefer weak coffee.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
 - You have to allow for human weakness.