cılız

listen to the pronunciation of cılız
Turkish - English
scrawny
weak

He was quite weak in his childhood. - Çocukluğunda oldukça cılızdı.

Tom is too weak to lift himself. - Tom kendini kaldırmak için çok cılız.

puny
lean
skinny

How dare you call me skinny and ugly? - Bana cılız ve çirkin demeye nasıl cesaret edersin?

feeble
tender
meager
gaunt
hager
sickly
puny, thin, undersized, weak
spindly
weak, dim (light)
undersized
rickety

Tom carefully climbed up the rickety staircase. - Tom cılız merdivene dikkatlice tırmandı.

scraggy
of poor physique
thin, lean, puny, gaunt, weak
fatless
spindling
thin
cılız, zayıf, çelimsiz çocuk
feeble, weak, frail child
cılız bir sesle konuşmak
bleat
cılız bir şekilde
leanly
cılız bir şekilde
gauntly
cılız hayvan
weakling
cılız kimse
weed
cılız kimse
weakling
cılız töz
(Madencilik) low-grade ore
zayıf ve cılız
weak and feeble
daha cılız
sicklier
Turkish - Turkish
Güçsüz, sönük
Güçsüz, sönük (ışık)
Çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif
Çok zayıf ve güçsüz, eneze, nahif: "Hanın sahibi cılız bir adamdı."- S. F. Abasıyanık
cılız
Favorites