kendisini

listen to the pronunciation of kendisini
Turkish - English
herself

This is a doll which she made herself. - Bu onun kendisinin yaptığı bir bebektir.

Catherine had an ulterior motive when she urged her father to buy a new car. She hoped that she'd be able to drive it herself. - Yeni bir araba satın alması için babasına baskı yaptığında Catherine'nin bir art niyeti vardı; O, arabayı kendisinin sürebileceğini umuyordu.

himself

He supported himself with a stick. - O, kendisini bir baston ile destekledi.

Tom warmed himself by the fire. - Tom ateşle kendisini ısıttı.

kendi
own

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

This is a picture of her own painting. - Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir.

kendi
self

Self-help is the best help. - Kendi kendine yardım en iyi yardımdır.

Tom doesn't seem to have any self-confidence. - Tom kendine güveni var gibi görünmüyor.

kendisini araba tutan
carsick
kendisini değersiz görmek
(deyim) feel insignificant
kendisini değersiz görmek
(deyim) feel small
kendisini helak etmek
(deyim) burn the candle at both ends
kendisini helak etmek
(deyim) hold the rope at both ends
kendisini küçük düşürmek
make oneself cheap
kendisini küçük düşürmek
to make oneself cheap
kendisini küçük görmek
(deyim) feel small
kendisini paralamak
(deyim) hold the rope at both ends
kendisini paralamak
(deyim) burn the candle at both ends
kendisini sakatlama
(Kanun) self mutilation
kendisini sakatlama
(Kanun) self inflicted injury
kendisini sakatlama
(Kanun) self-injury
kendisini sakatlama
(Kanun) self-harm
kendisini vermek
devote oneself
kendisini yenilemek
(deyim) blow the cobwebs away
kendi
respective

Tom and Mary spoke in their respective languages. - Tom ve Mary kendi dillerinde konuştu.

Both Fadil and Layla continued to climb their respective career ladders. - Hem Fadıl hem de Leyla, kendi kariyer merdivenlerini tırmanmaya devam ettiler.

kendi
oneself

We should tell the children how to defend oneself. - Çocuklara kendilerini nasıl koruyacaklarını anlatmalıyız.

The most valuable skill one can acquire is the ability to think for oneself. - Bir kişinin kazanabileceği en değerli beceri, kendini düşünebilme yeteneğidir.

kendi
herself

She always comforted herself with music when she was lonely. - O yalnızken kendini her zaman müzikle rahatlattı.

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

kendi
himself

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

kendi
its

After an uphill struggle against great odds they finally got the company on its feet again. - Büyük anlaşmazlıklara karşı zorlu bir mücadeleden sonra, onlar nihayet şirketi tekrar kendi ayakları üzerinde durdurdular.

No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. - Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.

kendi
of one's own
kendi
itself

If it were not for books, each generation would have to rediscover for itself the truths of the past. - Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.

No definition of poetry is adequate unless it be poetry itself. - Onun kendisi şiir olmadıkça, şiirle ilgili hiçbir tanım yeterli değildir.

kendi
auto

In the automotive industry of the 1970's, Japan beat the U.S. at its own game. - 1970'lerin otomotiv endüstrisinde Japonya kendi oyununda ABD'yi yendi.

It happens automatically. - Bu kendiliğinden olur.

kendi
him

He said NO to himself. He said YES aloud. - Kendisine HAYIR dedi. Yüksek sesle EVET dedi.

He taught himself French. - Kendisine Fransızca öğretti.

kendi
{s} simple

First of all, please do a simple self-introduction. - Her şeyden önce, lütfen basit bir kendini tanıtım yap.

Worse than a simple fool is a fool believing himself intelligent. - Kendini zeki sanan bir aptal, basit bir aptaldan daha kötüdür.

kendi
auto-
kendi
personally
kendi
her

Yumi went there by herself. - Yumi oraya kendi gitti.

The girl fainted, but she came to when we threw water on her face. - Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.

kendi
several

I've also done the same thing several times myself. - Ben de aynı şeyi birkaç kez kendim yaptım.

Several young engineers were employed and were devoted to developing a new computer. - Birçok genç mühendis istihdam edildi ve onlar kendilerini yeni bir bilgisayar geliştirmek için adadılar.

Kendi
my own

If God doesn't exist in our world, then I will create God with my own hands. - Tanrı dünyamızda yoksa, öyleyse Tanrı'yı kendi ellerimle yaratacağım.

I perceive myself as my own god. - Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum.

kendi
he; she
kendi
his own
kendi
to own

I hope to own my own house someday. - Bir gün kendi evime sahip olmayı umuyorum.

kendi
pwn
kendi
one's own
kendi
self; own; in person
kendi
self, oneself
kendi
eigen
kendi
he
English - English

Definition of kendisini in English English dictionary

kendi
A container of Asian derivation, usually handleless, used to hold liquid with a broad opening on top for inserting liquid and usually only one spout for pouring
Turkish - Turkish

Definition of kendisini in Turkish Turkish dictionary

kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir: "Kendi yapacağı işi bırakır, âleme öğüt vermeye kalkar."- B. Felek. "Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar: "Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi."- R. E. Ünaydın
kendi
Kişisel: "Bizim için ölüm, yani kendi dünyamızın ölümü kâinatın en mühim hadisesidir."- A. Ş. Hisar
kendi
İyelik eki almış bulunan isimlerden önce eksiz olarak iyelik düşüncesini pekiştirir, kişisel
kendi
Bir işte başkalarının etkisi bulunmadığını belirtir
kendi
"Kendisi, kendileri" biçiminde bazen saygı duygusuyla veya söz konusu olanları amaçlayarak o ve onlar yerine kullanılır
kendi
İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarar