Turkish - English
Definition of kaynatma in Turkish English dictionary
- decoction
- boling
- simmer
- boil
Please don't boil the eggs so hard.
-Lütfen yumurtaları çok sert kaynatma.
Tom doesn't know how to boil water.
-Tom su kaynatmayı bilmiyor.
- brewing
- seething
- boiling
Boiling lobsters is illegal in the town of Reggio Emilia, Italy.
-Italya'nın Reggio Emilia kasabasında istakozları kaynatmak yasa dışıdır.
Finish boiling the carrots.
-Havuçları kaynatmayı bitirin.
- kaynatma haslığı
- boiling fastness
- kaynatma kaybı
- boiling-off loss
- kaynatma kazanı
- boiling tub, scalding vat
- kaynatma tesisi
- boiling plant
- kaynatmak
- boil
Boiling lobsters is illegal in the town of Reggio Emilia, Italy.
-Italya'nın Reggio Emilia kasabasında istakozları kaynatmak yasa dışıdır.
It takes about ten minutes to boil an egg.
-Bir yumurtayı kaynatmak yaklaşık on dakika sürer.
- kaynatmak
- (Argo) shoot the breeze
- kaynatmak
- simmer
- kaynatmak
- gossip
- kaynatmak
- chat
- kayna
- swarm with
- kayna
- {f} boiling
Put some salt into the boiling water.
-Kaynayan suya biraz tuz koy.
She poured boiling water into the cup.
-Kaynayan suyu bardağa boşalttı.
- kayna
- teem
- kaynatmak
- slang to gab about
- kaynatmak
- keep at a simmer
- kaynatmak
- slang to nick, steal
- kaynatmak
- (yiyecek) poach
- kaynatmak
- coddle
- kaynatmak
- slang to waste (a lesson hour) talking
- kaynatmak
- slang to leave (a debt) unpaid
- kaynatmak
- to boil; to weld; to chat, to gossip
- kaynatmak
- scald
- kaynatmak
- bubble
- kaynatmak
- brew
- laboratuvar kaynatma kabı
- laboratory boiling flask
- soda ile kaynatma
- soda boiling
- yarı kaynatma
- partial boiling
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of kaynatma in Turkish Turkish dictionary
- Kaynatmak işi
- (Osmanlı Dönemi) İGLA'
- (Osmanlı Dönemi) TAGLİYE
- kayna
- Kayığın kenarları
- kayna
- Kayığın iki yanında bulunan ve kıyıya çekmek için ip takılanacak çıkıntılar
- kaynatmak
- Kaynamasını sağlamak
- kaynatmak
- Kaynak yapmak
- kaynatmak
- Kaynamasını sağlamak: "Kalksam, bir ıhlamur kaynatıp içsem."- S. F. Abasıyanık
- kaynatmak
- Unutturmak: "Ara sıra kendi gecikmelerini araya kaynatmak için beni birkaç gün izinle gönderiyordu."- R. N. Güntekin
- kaynatmak
- Belli etmeden almak
- kaynatmak
- Konuşmak, sohbet etmek
- kaynatmak
- Belli etmeden almak; unutturmak