The neighbor woman nearly died of envy.
- Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.
The envious die, but envy never does.
- Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.
Tom's strong interest in Mary provoked my jealousy. But I managed to conceal.
- Tom'un Mary'ye olan yoğun ilgisi, bende şiddetli bir kıskançlık hissi uyandırdı. Ama belli etmedim.
She was burning with jealousy.
- O kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.
The envious die, but envy never does.
- Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.
Envious people die, but envy never does.
- Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık asla ölmez.
There's no love without jealousy.
- Kıskançlık olmadan sevgi yoktur.
She burned with jealousy.
- Kıskançlıktan yanıp tutuşuyordu.
Envious people die, but envy never does.
- Kıskanç insanlar ölür ama kıskançlık asla ölmez.
The envious die, but envy never does.
- Kıskanç ölür ama kıskançlık asla ölmez.
The neighbor woman nearly died of envy.
- Komşu kadın neredeyse kıskançlıktan öldü.
Envy is one of the seven deadly sins.
- Kıskançlık yedi ölümcül günahtan biridir.