Tom Mary'nin başkası ile görüştüğünü bilmiyordu.
- Tom didn't know Mary was seeing someone else.
Ne kadar uğraşırsan uğraş, bırak başkasını, kendini bile bir şeye zorla inandıramazsın.
- Try as you might, but you cannot force a belief onto someone else, much less your own self.
Benim anadilim bir başkası için yabancı dildir.
- My native language is a foreign language for someone else.
Bazen bir başkasının duygularına zarar vermemek için yalan söyleriz.
- Sometimes we lie to keep from hurting someone else's feelings.
Bu belki artık bir başkasının sorunu olmayabilir.
- This may end up being somebody else's problem.
Benim başkası olduğumu düşündükleri açık.
- It's clear they thought I was somebody else.