I can't believe how hard it is to find decent grub around here.
- Buralarda iyi bir yiyecek bulmanın ne kadar zor olduğuna inanamıyorum.
You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
Copper conducts electricity well.
- Bakır elektriği iyi iletir.
He is no good as a doctor.
- Doktor olarak iyi değil.
I haven't a very good dictionary.
- Benim çok iyi bir sözlüğüm yok.
Are you OK? I'm fine!
- “İyi misin?” “Ben iyiyim!”
He became the finest actor on the American stage.
- O, Amerikan sahnesinde en iyi aktör oldu.
I am grateful to you for your kindness.
- İyiliğiniz için size minnettarım.
She was kind enough to give me good advice.
- Bana iyi bir tavsiye verecek kadar nazikti.
The small house had come to look shabby, though it was just as good as ever underneath.
- Küçük ev, şimdiye kadar tıpkı altındaki kadar iyi olmasına rağmen,eski püskü görünmeye başladı.
Just how well can masks block the, even smaller than pollen, yellow sand dust? I think it much more of a nuisance than pollen.
- Maskeler sarı kum tozunu,polenlerden dahada küçük,ne kadar iyi engelleyebilir?Sanırım o polenden oldukça daha fazla bir baş belasıdır.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Don't worry, mom. I'll be alright!
- Merak etme, anne. Ben iyi olacağım!
I'm alright if you're alright.
- Sen iyiysen ben iyiyim.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Good health is a great blessing.
- İyi sağlık büyük bir nimettir.
Great care has been taken to use only the finest ingredients.
- Sadece en iyi malzemeleri kullanmak için büyük özen gösterilmiştir.
I'm fine and I'm not sick.
- Ben iyiyim ve hasta değilim.
You look very tired. No, mom, I'm fine.
- Çok yorgun görünüyorsun. Hayır anne, ben iyiyim.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
Nakido is better than Twitter.
- Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
I always thought Tom was so cool.
- Ben hep Tom'un çok iyi olduğunu düşündüm.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
The man is well-known all over the village.
- Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
Lincoln was not well-known.
- Lincoln iyi tanınmıyordu.
Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
Tom said that he thought the economy was likely to get better.
- Tom ekonominin muhtemelen iyileşeceğini düşündüğünü söyledi.
If you eat well, you're likely to live longer.
- İyi beslenirseniz muhtemelen daha uzun yaşarsınız.
As long as we love each other, we'll be all right.
- Birbirimizi sevdiğimiz sürece, biz iyi olacağız.
The house looked good; moreover, the price was right.
- Ev iyi görünüyordu, üstelik fiyat en uygundu.
He speaks English fairly well.
- O, İngilizceyi oldukça iyi konuşur.
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
Dorenda really is a nice girl. She shares her cookies with me.
- Dorenda gerçekten iyi bir kızdır, o kurabiyelerini benimle paylaşıyor.
It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
Tom is pretty good at playing piano by ear.
- Tom notasız piano çalmada oldukça iyidir.
Tom knows Mary pretty well.
- Tom Mary'yi oldukça iyi biliyor.
I know it well enough.
- Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
Tom didn't do well enough on the driver's test to get a driver's license.
- Tom sürücü belgesini almak için sürücü testinde yeterince iyi yapamadı.
Tom certainly looked and sounded better than he did last month when we visited him.
- Tom kesinlikle geçen ay onu ziyaret ettiğimizde göründüğünden daha iyi görünüyordu ve sesi daha iyi çıkıyordu.
That sounds good to me.
- O bana iyi görünüyor.
Tom did okay on the test.
- Tom sınavda iyi yaptı.
Everything will be okay. I promise.
- Her şeyin iyi olacağına söz veriyorum.
Tom agreed that Mary's suggestions were good ones.
- Tom Mary'nin önerilerinin iyi olanlar olduğunu kabul etti.
We all agreed it was a good idea.
- Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik.
He is not handsome, to be sure, but he is good-natured.
- O yakışıklı değil, şüphesiz, fakat o iyi huyludur.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
- O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
Karam is the best student in the whole school.
- Karam, bütün okuldaki en iyi öğrencidir.
As a whole, the plan seems to be good.
- Bir bütün olarak, plan iyi gibi görünüyor.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.