You had better go there in decent clothes.
- Oraya uygun elbiselerle gitsen iyi olur.
Tom got a decent grade on the test he took last week.
- Tom geçen hafta girdiği sınavda iyi bir not aldı.
That tie suits you very well.
- Bu kravat sana çok iyi uyuyor.
My mom doesn't speak English very well.
- Annem İngilizce'yi çok iyi konuşamaz.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
Good evening, how are you?
- İyi akşamlar, nasılsın?
Fine, thank you. And you?
- İyiyim, teşekkürler. Ya siz?
Are you OK? I'm fine!
- “İyi misin?” “Ben iyiyim!”
I can't thank you enough for your kindness.
- Ben senin iyiliğin için ne kadar teşekkür etsem azdır.
I am deeply grateful to you for your kindness.
- İyiliğin için sana derinden minnettarım.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
He, just like you, is a good golfer.
- O, tam senin gibi, iyi bir golfçü.
Mr. Ford is all right now.
- Bay Ford şimdi iyidir.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Is everything alright here?
- Burada her şey iyi mi?
I need someone to hold me and tell me everything will be alright.
- Beni tutacak ve bana her şeyin iyi olacağını söyleyecek birine ihtiyacım var.
It is better for an animal to live a comfortable life in a zoo than to be torn apart by a predator in the wild.
- Bir hayvanın bir hayvanat bahçesinde rahat bir hayat yaşaması vahşi doğada bir vahşi hayvan tarafından parçalanmasından daha iyidir.
Sometimes you have to choose between looking good and being comfortable.
- Bazen iyi görünme ve rahat olma arasında seçim yapmak zorundasın.
The growth of online shopping and booking has greatly improved life for the consumers.
- Online alışveriş ve rezervasyonun büyümesi tüketiciler için hayatı oldukça iyileştirdi.
You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
- Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
His eyes searched my face to see if I was talking straight.
- Doğru söyleyip söylemediğimi anlamak için beni iyice süzdü.
Nakido is better than Twitter.
- Nakido, Twitter'dan daha iyidir.
This is a good book, but that is better.
- Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
One can hardly find a more suitable climate.
- Bundan daha iyi bir ortam bulunamaz.
Tom didn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmadı
Tom doesn't treat Mary very nicely.
- Tom Mary'ye çok iyi davranmaz.
This translation is not quite up to snuff.
- Bu çeviri oldukça iyi değil.
Your dad is really cool. Not really.
- Baban gerçekten iyidir. Pek sayılmaz.
When the tempura I make cools down, it immediately loses its crispiness and doesn't taste very good.
- Yaptığım tempura soğuduğunda, o derhal gevrekliğini kaybeder ve tadı iyi olmaz.
A good doctor is sympathetic to his patients.
- İyi bir doktor hastalarına sempatiktir.
The man is well-known all over the village.
- Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
In my opinion, a well-designed website shouldn't require horizontal scrolling.
- Bence, iyi tasarlanmış bir web sitesi yatay kaydırma gerektirmemeli.
Happy is a man who marries a good wife.
- İyi bir eş ile evlenen bir adam mutludur.
I decided to be happy because it's good for my health.
- Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
If you eat well, you're likely to live longer.
- İyi beslenirseniz muhtemelen daha uzun yaşarsınız.
It is likely to be fine.
- O, muhtemelen iyi olacak.
Cheer up! It will soon come out all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Cheer up! Everything will soon be all right.
- Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
Tom did fairly well on the test he took yesterday.
- Tom dün girdiği sınavda oldukça iyi yaptı.
Tom is a fairly decent golfer.
- Tom oldukça iyi bir golfçüdür.
It is lucky that the weather should be so nice.
- Havanın o kadar iyi olması tesadüftür.
The table in that room is very nice.
- Şu odadaki masa çok iyi.
That's a pretty good idea.
- O oldukça iyi bir fikir.
Tom can speak French pretty well.
- Tom Fransızcayı oldukça iyi konuşabilir.
He can read well enough.
- O yeterince iyi okuyabilir.
I know it well enough.
- Ben onu yeterince iyi tanıyorum.
That offer sounds too good to be true. What's the catch?
- Bu teklif gerçek olamayacak kadar çok iyi görünüyor. Bit yeniği nedir.
That sounds too good to be true.
- O gerçek olamayacak kadar iyi görünüyor.
Are you okay? You look really sad.
- İyi misin? Gerçekten üzgün görünüyorsun.
Everything will be okay. I promise.
- Her şeyin iyi olacağına söz veriyorum.
This climate doesn't agree with me.
- Bu iklim bana iyi gelmiyor.
We all agreed it was a good idea.
- Hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu kabul ettik.
He is a good boy, and what is better, very handsome.
- O iyi bir çocuk ve daha da iyisi, çok yakışıklı.
He is handsome. In addition, he is good at sport.
- O yakışıklıdır. Ayrıca sporda iyidir.
Swimming is good exercise for the whole body.
- Yüzme vücudun bütünü için iyi bir egzersizdir.
On the whole human beings want to be good, but not too good and not quite all the time.
- İnsanoğlu genellikle iyi olmak ister fakat her zaman çok iyi ve sakin değil.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.