Okulda İngilizce öğrenmek zorunda kaldığımda zaman zaman tüm düzensizlik ve garip kurallardan yakınırdım.
- When I had to learn English in school, at times I would bemoan all the irregularities and strange rules.
Düzensiz bir nabzım var.
- I have an irregular pulse.
Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.
- Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda.
Mary Tom'un düzensiz davranışı tarafından rahatsız oldu.
- Mary was troubled by Tom's erratic behavior.
Sami'nin, Leyla'nın düzensiz davranışları nedeniyle kafası karışmıştı.
- Sami was confused by Layla's erratic behavior.
Onun bir dizi çarpık dişleri var.
- She has a set of irregular teeth.