in the habit of

listen to the pronunciation of in the habit of
English - Turkish
alışkanlık olarak
used to
alışkın olmak
used to
öğür
used to
-ardı
used to
alışık olmak
be in the habit of
alışkanlığında olmak
used to
yapardı

O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı. - He used to bully his friends.

Her sabah yürüyüş yapardım. - I used to take a walk every morning.

used to
kullan

O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş. - That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.

O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır. - That's the computer he used to write the article.

used to
ederdi

Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi. - Robert used to help his father in the store on weekends.

Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi. - Mary used to dream about marrying Tom.

used to
geçmiş zamanda yapılan
used to
alışık

Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim. - I'm not used to making speeches in public.

Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır. - Mr Kaifu is used to making speeches in public.

used to
alışkın

Yalnız yaşamaya alışkın. - She is used to living alone.

O uzun mesafe yürümeye alışkın. - He is used to walking long distances.

English - English
used to
in the habit of

    Hyphenation

    in the hab·it of

    Turkish pronunciation

    în dhi häbıt ıv

    Pronunciation

    /ən ᴛʜē ˈhabət əv/ /ɪn ðiː ˈhæbət əv/
Favorites