O nehir boyunca sık sık yürüyüş yapardım.
- I used to often take walks along that river.
Her sabah yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk every morning.
O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
O araba satıcısı bu kullanılmış Toyota'nın iyi durumda olduğunu söylediğinde bana yanlış bilgi vermiş.
- That car dealer gave me a bum steer when he told me this used Toyota was in good condition.
O, ondan nefret ederdi.
- She used to hate him.
O, bana Tom olarak hitap ederdi.
- She used to address me as Tom.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.