Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.
- My grandfather used to make furniture for himself.
Bir üniversite öğrencisi iken öyle yapardın.
- You used to do so when you were a university student.
O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Robert hafta sonlarında dükkânda babasına yardım ederdi.
- Robert used to help his father in the store on weekends.
Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom used to hate Boston.
Bu ısıya alışık değilim.
- I'm not used to this heat.
Tom yalın ayak yürümeye alışık değildir.
- Tom isn't used to walking barefooted.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
Erken kalkmaya alışkınım.
- I'm used to keeping early hours.