içeren

listen to the pronunciation of içeren
Turkish - English
including
with the inclusion of
bearing
inclusive
consisting of
(Bilgisayar) containing

Helium is the second simplest atom. It consists of a nucleus containing 2 protons and two neutrons. Around the nucleus orbits 2 electrons. - Helium ikinci en basit atomdur. O, iki proton ve iki nötron içeren bir çekirdekten oluşur. Çekirdek etrafında 2 elektron döner.

They dug up a box containing human remains. - İnsan kalıntıları içeren bir kutuyu kazarak çıkardılar.

(Bilgisayar) contains

My wardrobe has four doors and two mirrors. It was manufactured by a Swedish company, whose name contains three vowels and a consonant. - Gardrobumun dört kapısı ve iki aynası var. Adı, üç sesli harf ve bir ünsüz içeren bir İsveç şirketi tarafından üretildi.

No sentence on Tatoeba contains the word anathema. - Tatoeba'da anathema sözcüğünü içeren hiçbir cümle yoktur.

(Bilgisayar) continuing
contain of
maden içeren toprak
dirt
taahhüt içeren
promissory
genelleme içeren söz
generality
genelleme içeren söz
generalization
ozon içeren atmosfer katmanı
ozonosphere
içer
comprise
içer
{f} involved
içer
contain

His speech contained many fine phrases. - Konuşması birçok güzel cümle içeriyordu.

The dictionary contains about half a million words. - Sözlük, yaklaşık yarım milyon kelime içeriyor.

içer
involve

Parenthood involves totalitarianism. - Ebeveynlik totaliterliği içerir.

I took a speed-reading course and read War and Peace in twenty minutes. It involves Russia. - Ben hızlı okuma kursu aldım ve yirmi dakika içinde Savaş ve Barışı okudum. Bu Rusya'yı içeriyor.

içer
include

This amount includes tax. - Bu tutar vergi içermektedir.

Tom's duties include raking the leaves. - Tom'un görevleri yaprakları tırmıkla toplamayı içermektedir.

içer
{f} included

The shopping list included a gallon of milk. - Alışveriş listesi bir galon süt içeriyordu.

The parade included six marching bands. - Geçit töreni altı tane bando içeriyordu.

içer
comprising

The Kalmar Union, comprising Sweden, Denmark and Norway, broke apart in 1523. - İsveç, Danimarka ve Norveç'i içeren Kalmar Birliği, 1523'te ayrıldı.

alkol içeren
spirituous
altın içeren
auriferous
alçıtaşı içeren
gypseous
barbiturat içeren
barbituric
belesan yağı içeren
balsamic
bentonit içeren
(Jeoloji) benthonic
bentonit içeren
(Jeoloji) benthonitic
birçok konuyu içeren anlaşma
package deal
bizmut içeren
bismuthal
demir tuzları içeren
chalybeate
dost ateşi tehlikesi içeren bölge
(Askeri) friendly weapon danger area
elyaf içeren
fibrillose
fibrin içeren eksüda
(Tıp) fibrinous exudate
gereksiz tekrarlar içeren
repetitious
gereksiz tekrarlar içeren
repetitive
groyne içeren beton blok
(Çevre) groyne with a concrete block
iyot içeren
iodous
kalem kurşunu içeren
plumbaginous
keten içeren
flaxy
klorofil içeren
chlorophyllose
lipid içeren
(Tıp) lipidic
maden tuzu içeren
saline
maya içeren
leavenous
maymunlar ve insanı içeren memeliler takımı
primates
mısır gevreği ve meyve suyu içeren kahvaltı
continental breakfast
petrol içeren kayaç
(Madencilik) petroleum source rock
pirit içeren
pyrilic
rakam içeren sözcükler
(Bilgisayar) words with numbers
rodyum içeren
rhodic
salis içeren
salic
selenyum içeren
selenious
silisyum dioksit içeren
siliciferous
sitem içeren
expostulatory
su içeren
aqueous
tohum içeren meyve
seedcase
toryum içeren
thoric
vâât içeren
promissory
yazarın tüm eserlerini içeren dizi
corpus
yağ içeren
sebaceous
çok eşya içeren paket
multipack
çok çeşitli teknik konuları içeren
polytechnic
ünlü harfler içeren
consonantal
ıngilizce sözcükler içeren fransızca
Franglais
şeker içeren
saccharine
şeker içeren
sacchariferous
şiddet içeren suç raporu
(Askeri) violent crime report
English - Turkish

Definition of içeren in English Turkish dictionary

ni-içeren kalsedon türü
krizopraz
içeren
Favorites