I cannot help liking him in spite of his many faults.
- Çok sayıda hatasına rağmen ondan hoşlanmamak elimde değil.
Fred took a liking to Jane and started dating her.
- Fred Jane'den hoşlanmaya başladı ve onunla çıkmaya başladı.
Somehow I have taken a fancy to that girl.
- Her nedense o kızdan hoşlanmaya başladım.
Tom didn't enjoy the concert at all.
- Tom konserden hiç hoşlanmadı.
Tom says he doesn't know why Mary didn't enjoy the movie.
- Tom Mary'nin filmden niçin hoşlanmadığını bilmediğini söylüyor.
He said that he disliked me, but that he needed my help.
- O benden hoşlanmadığını fakat yardımıma ihtiyacı olduğunu söyledi.
He is such a bad person that everybody dislikes him.
- O kadar kötü birisi ki kimse ondan hoşlanmaz.
Most young adults enjoy going out at night.
- Çoğu genç yetişkin geceleyin dışarı çıkmaktan hoşlanır.
He enjoyed reading detective stories.
- O, polisiye hikâyeler okumaktan hoşlandı.
I do not much care for this kind of drink.
- Bu tür içkiden fazla hoşlanmam.
I don't care for foreign food.
- Ben yabancı yemekten hoşlanmam.
Mary's boss is a bit too tactile for her liking.
- Meryem'in patronu, onun hazzetmeyeceği kadar temastan hoşlanan biri.
What's the difference between liking and loving someone?
- Birinden hoşlanmak ve birini sevmek arasındaki fark nedir?