Turkish - English
Definition of hi̇ddet in Turkish English dictionary
- hiddet
- dander
- hiddet
- rage
Tom sprang at me in a rage.
-Tom hiddetle üzerime sıçradı.
The hurricane continued to rage.
-Kasırga hiddetlenmeye devam etti.
- hiddet
- anger
- hiddet
- fury
The fury of the storm frightened the children.
-Fırtınanın hiddeti çocukları korkuttu.
- hiddet
- furor
- hiddet
- passion
- hiddet
- exacerbate
- hiddet
- irritate
- hiddet
- (deyim) bad blood
- hiddet
- violence
- hiddet
- dudgeon
- hiddet
- spunk
- hiddet
- furore
- hiddet
- flare up
- hiddet
- paddy
- hiddet
- (Hukuk) flare-up
- hiddet
- anger, rage, fury, wrath
- hiddet
- sound and fury
- hiddet
- flame
- hiddet
- steam
- hiddet
- exasperation
- hiddet
- wrath
- hiddet
- anger, ire; fury; rage
- hiddet
- bate
- hiddet anında
- in a fit of anger
- hiddet
- exacerbation
- hiddet
- irritation
- hiddet
- vehemency
- hiddet
- exasperate
- pür hiddet
- full of fury
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of hi̇ddet in Turkish Turkish dictionary
- (Osmanlı Dönemi) Öfke. Kızgınlık. Gadab. Dargınlık. Hışım
- (Osmanlı Dönemi) Keskinlik
- hiddet
- Öfke, kızgınlık
- hiddet
- Öfke, kızgınlık: "Hiddet ve nefretimden kalbim çarpıyordu."- Ö. Seyfettin
- hiddet
- (Osmanlı Dönemi) öfke, kızgınlık, gazab
- hiddet etmek
- Öfkelenmek, kızmak
- Hiddet
- (Osmanlı Dönemi) URAME