havuzcu

listen to the pronunciation of havuzcu
Turkish - English
calix
A cup
{i} goblet or cup used in the Christian Church; cup-like cavity or vessel
havuz
pool

This hotel has a gym and a swimming pool. - Bu otelin bir spor salonu ve bir yüzme havuzu vardır.

In swimming pools, water is continuously pumped through a filter. - Yüzme havuzlarında, su sürekli olarak filtrelerden pompalanır.

havuz
basin
havuz
piscina
havuz
pond, pool; (kapalı) baths; dock
havuz
{i} piscine
havuz
(Askeri) well deck
havuz
lagging
havuz
repository
havuz
bath

Do not use this product near a bathtub, sink, shower, swimming pool, or anywhere else where water or moisture are present. - Bu ürünü küvet, lavabo, duş, yüzme havuzu ya da su ve rutubetin olduğu başka herhangi bir yerin yanında kullanmayınız.

havuz
pond

You mustn't swim in the pond. - Havuzda yüzmemelisiniz.

He threw a rock into the pond. - O, havuza bir taş attı.

Havuz
crucian
havuz
poolside
havuz
pool , repository
havuz
(man-made) basin or pool
havuz
receptacle
havuz
baslin
Turkish - Turkish
Otelde havuzla ilgili işlere bakan görevli
Havuz
(Osmanlı Dönemi) MİL'E
Havuz
böget
Havuz
(Osmanlı Dönemi) BÜRKE
Havuz
(Osmanlı Dönemi) ECÜME
Havuz
cabiye
havuz
Kum, asit vb. konulan çukur yer
havuz
Su biriktirmek, yüzmek veya çevreyi güzelleştirmek gibi amaçlarla altı ve yanları mermer, beton ve benzeri şeylerden yapılarak içine su doldurulan, genellikle üstü açık yer: "Asıl binanın iki yanındaki kuru havuzlara ve havuzların hemen yanı başındaki kameriyelere doğru daha seyrek, daha bol çiçekli bitkiler yayılıyor."- A. İlhan
havuz
Büyük gemilerin onarılmak için çekildikleri yer
havuz
(Osmanlı Dönemi) havz