günümüz

listen to the pronunciation of günümüz
Turkish - English
nowadays

Nowadays there are no ninjas or samurais in Japan. - Günümüzde Japonya'da ninjalar ya da samuraylar yok.

People live longer nowadays. - Günümüzde insanlar daha uzun yaşıyor.

present-day

The formation and movement of hurricanes are capricious, even with our present-day technology. - Günümüz teknolojisiyle bile kasırgaların oluşum ve hareketleri kaprislidir.

Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness. - Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.

these days

People are so low down these days! - Günümüzde insanlar çok alçaklaştı!

modern day
present day

Don't worry, present day cosmetic surgery is much better than it used to be in Doctor Frankenstein's days. - Endişelenmeyin, günümüzün kozmetik cerrahisi, Doktor Frankenstein'ın günlerinde olduğundan çok daha iyidir.

gün
day

And I will raise it again in three days. - Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

günümüz rakamları
Arabic numerals
günümüz rakamları
Arabic figures
günümüz rakamları
cipher
gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

This room doesn't get much sunlight. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.

Sunlight brightens the room. - Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

gün
present

My grandfather gave me a birthday present. - Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi.

I would like to give him a present for his birthday. - Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

gün
today

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

As everyone knows, today is a very significant day for us. - Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

The sunshine tempted people out. - Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.

This room gets a lot of sunshine. - Bu oda bol güneş ışığı alır.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

That textbook is out of date. - O ders kitabı güncel değil.

Which is the date of your birthday? - Doğum günün hangi tarih?

gün
sun

Every day they killed a llama to make the Sun God happy. - Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.

What a beautiful sunset! - Ne güzel bir günbatımı!

gün
bee

I thought doing this would be easy, but we've been working all day and we're still not finished. - Bunun kolay olacağını düşünmüştüm, fakat bütün gün çalışıyoruz ve hâlâ bitirmedik.

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

Turkish - Turkish

Definition of günümüz in Turkish Turkish dictionary

gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.

Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu. - Güneşli olsa da hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz