Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
Good day, how are you?
- İyi günler, nasılsın?
Your opinion seems to be out of date.
- Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor
Date of last revision of this page: 2010-11-03
- Bu sayfanın son güncellenme tarihi: 2010.11.03
Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
- Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
- Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
I regret having been idle in my school days.
- Okul günlerimde aylak olduğum için pişmanım.
There is nothing like a glass of beer after a whole day's work.
- Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.
Sunlight brightens the room.
- Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
A beam of sunlight came through the clouds.
- Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.
I would like to give him a present for his birthday.
- Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.
We chose Mary a good birthday present.
- Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
Today is June 18th and it is Muiriel's birthday!
- Bugün Haziran'ın 18'i ve bugün Muiriel'in doğum günü!
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
Sunshine is beneficial to plants.
- Güneş ışığı bitkiler için faydalıdır.
The sunshine tempted people out.
- Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.
How many times a day does that bus run?
- O otobüs günde kaç kez çalışır?
These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
Sami will maintain his innocence until the day he dies.
- Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.
The sunset glows in the west.
- Gün batımı batıda parlıyor.
Lovely sunset, isn't it?
- Güzel gün batımı, değil mi?
She felt restless all day long.
- O gün boyu huzursuz hissetti.
Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
She waited on her husband all day long.
- O gün boyu kocasına hizmet etti.
Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
A few seconds ago I was in the open air and the bright daylight, and now my eyes refuse to serve me in this darkness.
- Birkaç saniye önce ben açık havada ve parlak gün ışığındaydım ve şimdi gözlerim bu karanlıkta bana hizmet etmeyi reddediyor.
I forgot that the daylight saving time ended last week.
- Gün ışığından yararlanma saatinin geçen hafta sona erdiğini unuttum.
I play tennis every day.
- Ben her gün tenis oynarım.
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
The weekdays are: Monday, Tuesday, Wednesday, Thursday, and Friday.
- Hafta içi günleri : Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma'dır.
How can I forget those days?
- Bu günleri nasıl unutabilirim?
I never see this album without remembering my school days.
- Bu albümü, okul günlerimi hatırlamadan asla göremem.
I speak English daily.
- Her gün İngilizce konuşurum.
Traffic accidents happen daily.
- Trafik kazaları her gün olur.
I told him to come the following day.
- Ona ertesi gün gelmesini söyledim.
The following day, Sophie combed and dressed her doll because her friends were coming over.
- Ertesi gün, Sophie oyuncak bebeğini taradı ve giydirdi çünkü arkadaşları geliyorlardı.
Sami is going through difficult times right now.
- Sami şu an zor günler geçiriyor.
The cottage reminded me of the happy times I had spent with her.
- Sayfiye evi bana onunla birlikte geçirdiğim mutlu günleri hatırlattı.
The dog waited day after day for its master's return.
- Köpek her gün sahibinin dönüşünü bekledi.
In June, it rains day after day.
- Haziranda her gün yağmur yağar.
Sunday is the first day of the week.
- Pazar haftanın ilk günüdür.
Today is the first day of spring.
- Bugün ilkbaharın ilk günü.
Save for a rainy day.
- Kara gün için tasarruf edin.
Save money for a rainy day.
- Kara gün için para biriktirin.
Lincoln arrived at Gettysburg at sundown.
- Lincoln Gettysburg gün batımında geldi.
The sheriff told Tom to be out of town by sundown.
- Şerif Tom'a gün batımına kadar şehir dışında olmasını söyledi.
New facts about ancient China have recently come to light.
- Son zamanlarda eski Çin hakkında yeni gerçekler gün ışığına çıktı.
Sami doesn't deserve to see the light of day again.
- Sami bir daha gün ışığını görmeyi hak etmiyor.
Tom spent all day looking around antique shops.
- Tom tüm günü antika dükkanlarının etrafında bakınarak geçirdi.
It rained continuously all day.
- Tüm gün sürekli yağmur yağdı.
Merih güneşten dördüncü gezegendir.
- Mars güneşten dördüncü gezegendir.
Güneşli olsa da hava soğuktu.
- Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.