They answered their teacher's question with difficulty.
- Onlar öğretmenlerinin sorusuna güçlükle cevap verdi.
The dog breathed with difficulty.
- Köpek güçlükle nefes aldı.
Some stars are hardly visible to the naked eye.
- Bazı yıldızlar çıplak gözle güçlükle görülebilmektedir.
Tom could hardly wait for the chance to go swimming again.
- Tom tekrar yüzmeye gitme fırsatını güçlükle bekleyebiliyordu.
Tom just barely earns enough to live on.
- Tom geçinmek için güçlükle yeterince kazanıyor.
He just barely managed to pass the test.
- Testi güçlükle geçmeyi başardı.
He can scarcely write his name.
- O adını güçlükle yazabiliyor.
I scarcely believed my eyes.
- Ben gözlerime güçlükle inandım.
We know it's a hassle.
- Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.
Anyone who creates hassle should leave.
- Güçlük yaratan biri terk etmeli.
The old man escaped, but with difficulty.
- Yaşlı adam kaçtı ama güçlükle.
The old woman climbed the stairs with difficulty.
- Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.
I had trouble deciding which brand of dog food to feed my dog.
- Köpeğimi hangi marka köpek yiyeceği ile besleyeceğime karar vermede güçlük çekiyorum.
I always have trouble pronouncing that word.
- O kelimeyi telaffuz etmede her zaman güçlük yaşıyorum.
Face adversity with courage.
- Güçlüklerle cesaretle yüzleş.