Polis örgütünde bazı dostlarım var.
- Ich habe Freunde bei der Polizei.
Yarım bir dost aynı zamanda yarım bir düşmandır.
- Ein halber Freund ist auch ein halber Feind.
Benim en iyi dostum bir kitaptır.
- My best friend is a book.
Gerçek dostluk paha biçilmezdir.
- True friendship is priceless.
Arkadaşım Korece çalışıyor.
- My friend studies Korean.
Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
- My university friend is against terror.
O gerçekten bir arkadaş değil, sadece bir tanıdık.
- He is not really a friend, just an acquaintance.
O bir arkadaştan daha çok bir tanıdık.
- She is more an acquaintance than a friend.
Tom hâlâ tamamen eskisi kadar arkadaş canlısı.
- Tom is still just as friendly as he used to be.
Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
- Tom didn't expect Mary to be so friendly.
Sevgilisi okul oyunu için başka bir kızı öpmek zorunda olduğu için Mary mutsuz.
- Mary's not happy that her boyfriend has to kiss another girl for the school play.
Belki erkek arkadaşın Sevgililer Günü için sana sürpriz yapacak.
- Maybe your boyfriend will surprise you for Valentine's Day.
Onun erkek arkadaşı aptal.
- His boyfriend is an idiot.
Erkek arkadaşından almış olduğu hediyeyi bana gösterdi.
- She showed me the present that she had received from her boyfriend.
Beni zeka olarak destekleyecek çok arkadaşım var.
- I have a lot of friends to support me mentally.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
Arkadaş birbirlerine yardımcı olmalıdır.
- Friends should help one another.
Ona yardımcı olacak arkadaşı yoktu.
- He had no friend to help him.
No, he's not my new boyfriend.
- Nein, er ist nicht mein neuer Freund.
Unfortunately she already has a steady boyfriend.
- Leider hat sie schon einen festen Freund.