Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
 - This factory manufactures automobile parts.
Anne pastayı üç parçaya böldü.
 - Mother divided the cake into three parts.
Onun bazı kısımları üzerinde anlaşamadı.
 - They could not agree on some parts of it.
Teklifin diğer kısımlarını tartıştılar.
 - They debated other parts of the proposal.
Üçüncü bir taraf olarak pozisyon almaya niyetliyim.
 - I intend to take my position as a third party.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
 - The police regarded him as a party to the crime.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
 - Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Bu yol deprem sonucu kısmen yıkıldı.
 - This road was partly destroyed in consequence of the earthquake.
Yarın akşam bir partimiz var.
 - We have a party tomorrow evening.
Yarın partiye gelecekmisin?
 - Will you come to the party tomorrow?
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
 - I try to do my part to help the community.
Tom zaten görevini yaptı.
 - Tom has already done his part.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
 - What is the hard part of learning Japanese?
Tom'un yanına gitmemizi ve ona partiye hazırlanması için yardım etmemizi öneriyorum.
 - I suggest we go over to Tom's and help him get ready for the party.
Bu cihazlar özellikle yüksek kaliteli işçilikle ayırt edilir.
 - These devices are distinguished by particularly high-quality workmanship.
İş ortakları olarak on yıl sonra, yollarını ayırmaya karar verdiler.
 - After ten years as business partners, they decided to part ways.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
 - He had to part with his house.
Niçin ayrılmak istediğine dair fikrim yok.
 - I have no idea why you want to part with that.
Fred was part owner of the car.