Tatilin tadını çıkarmalısın.
- Du sollst die Ferien genießen.
Tatillerde, zamanımı hiçbir şey yapmadan geçiriyorum.
- Ich hab in den Ferien meine Zeit damit verbracht, nichts zu tun.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
- A hammer was used to break the window.
Onlar şu anda bir mola veriyorlar.
- They're having a break at the moment.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
- I've done half the work, and now I can take a break.
Savaş çıksa ne yaparsın?
- What would you do if war were to break out?
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
- I went for a walk after breakfast.
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
- We must work hard to break down social barriers.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo bent but did not break.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
- The bamboo gave but did not break.
O, oğlunun sigara içme alışkanlığı kırmaya çalıştı.
- He tried to break his son's habit of smoking.
Tom Mary'nin kalbini kırmak istemiyordu.
- Tom didn't want to break Mary's heart.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
- A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
The holidays came to an end at last.
- Die Ferien kamen schließlich zum Ende.
She talked her husband into having a holiday in France.
- Sie überredete ihren Mann, die Ferien in Frankreich zu verbringen.