Tom son derece cılız.
 - Tom is extremely weak.
Çocukluğunda oldukça cılızdı.
 - He was quite weak in his childhood.
O, bir arkadaşına çok yorgun ve güçsüz hissettiğini söyledi.
 - He told a friend that he felt very tired and weak.
Bugün biraz güçsüz hissediyorum.
 - I feel a little weak today.
John Bill'in zayıflığından istifade etti.
 - John took advantage of Bill's weakness.
Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor.
 - Although the economy is weak, some companies are still making a profit.
Kahvemi hafif istiyorum.
 - I'd like my coffee weak.
Kahvemi hafif severim.
 - I like my coffee weak.
Açık kahveyi tercih ederim.
 - I prefer weak coffee.
Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.
 - Tom is obviously still very weak.
İnsan zaafına müsamaha göstermek zorundasın.
 - You have to allow for human weakness.