Hayat çoğu zaman bir dağa tırmanmakla karşılaştırılmıştır.
 - Life has often been compared to climbing a mountain.
Yeni ürün, kurulum sırasında herhangi bir sorun çıkmasın diye bu hafta iki kez kontrol edildi.
 - This new product has been checked twice this week in order to avoid any problem during the installation.
Başarıların benimki ile karşılaştırılamaz.
 - Your achievements cannot be compared with mine.
Biz onun işini onunkilerle karşılaştırdık.
 - We compared his work with hers.
O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.
 - In order to see that picture better, I want to get a little closer.
Çağımıza geri dönmek için ne yapmalıyız?
 - In order to return to our era, what should we do?
She stood in order to see over the crowd. / She stood to see over the crowd.