These are very old books.
- Bunlar çok eski kitaplar.
Soccer is an old game.
- Futbol eski bir oyundur.
I shook hands with the former student.
- Eski öğrenciyle tokalaştım.
The former Italian currency was the lira and its symbol was ₤. It's not related to the Turkish lira.
- Eski İtalyan para birimi liretti ve sembolü ₤ idi. Liret Türk lirasıyla alâkalı değildir.
People attach more importance to popular culture today than in the past.
- İnsanlar günümüzde popüler kültüre eskisinden daha çok önem vermekte.
If two past lovers can remain friends, it's either because they are still in love, or they never were.
- İki eski âşık arkadaş kalabiliyorsa, ya onlar hâlâ aşıktır ya da hiç olmadılar.
I bought it at the vintage clothing store.
- Onu eski giysi dükkanından aldım.
Is this a vintage car?
- Bu eski model bir araba mı?
Contemporary Persian poems haven’t been known in west world as well as ancient ones.
- Eski olanlarının yanı sıra çağdaş Farsça şiirler batı dünyasında bilinmemektedir.
The ancient Greeks knew as much about the solar system as we do.
- Eski Yunanlar güneş sistemi hakkında bizim bildiğimiz kadar çok şey biliyorlardı.
Laser rays are used in the restoration of ancient works.
- Lazer ışınları eski eserlerin restorasyonunda kullanılmaktadır.
If it's not from Scotland and it hasn't been aged at least twelve years, then it isn't whisky.
- Eğer İskoçya'dan gelmiyorsa ve en az on iki yıl eskitilmediyse o zaman o, viski değildir.
Tom is Mary's ex-boyfriend.
- Tom Mary'nin eski erkek arkadaşı.
Tom introduced himself as Mary's ex-husband.
- Tom kendini Mary'nin eski-kocası olarak tanıttı.
Tom should've given Mary his old guitar.
- Tom, Mary'ye eski gitarını vermeliydi.
I used to smoke a lot, but I have given up smoking now.
- Eskiden çok sigara içerdim ama artık sigara içmeyi bıraktım.
Apparently that shabby flat is vacant.
- Anlaşılan o eski püskü daire boş.
The shabby compartment remained vacant.
- Eski püskü kompartıman boş kaldı.
Tatoeba: We've got sentences older than you.
- Tatoeba: Bizim sizden daha eski cümlelerimiz var.
Our car is three years older than yours.
- Arabamız sizinkinden üç yıl daha eski.
The old church on the hill dates back to the twelfth century.
- Tepenin üstündeki eski kilise on ikinci yüzyıla kadar uzanmaktadır.
Hearing this song after so long really brings back the old times.
- Bu kadar uzun bir zamandan sonra bu şarkıyı İşitmek gerçekten eski zamanları geri getiriyor.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdiği insan genç ölür, demiş eskiler.
Whom the gods love die young, was said of yore.
- Tanrıların sevdikleri genç ölür, denirmiş eskiden.
I'm a bit old-fashioned.
- Ben biraz eski kafalıyım.
Tom certainly has some pretty old-fashioned ideas.
- Tom'un kesinlikle bazı oldukça eski-moda fikirleri var.
Now that we've bought new furniture for the room, why not throw away this old, worn-out furniture?
- Madem ki oda için yeni mobilya aldık,neden bu eski, yıpranmış mobilyayı atmıyoruz?
My old friend wrote to me, informing me of his return from abroad.
- Eski arkadaşım bana yazdı, yurt dışından dönüşü ile ilgili bilgi verdi.
He still writes novels from time to time, but not as often as he used to.
- O hâlâ zaman zaman romanlar yazar fakat eskisi kadar sık değil.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
The former president of South Africa has passed away.
- Güney Afrika'nın eski devlet başkanı vefat etti.
This is an obsolete usage.
- Bu eski bir kullanımdır.
Your computer is obsolete. You need to buy a new one.
- Bilgisayarınız eskimiş. Yeni bir tane almalısınız.
Linda does not dance much now, but I know she used to a lot.
- Linda şimdi çok dans etmiyor fakat eskiden çok dans ettiğini biliyorum.
Is eating fish as healthy now as it used to be?
- Balık yemek eskiden olduğu kadar şimdi sağlıklıklı mıdır?
I'm willing to let bygones be bygones.
- Eski defterleri kapatmaya hazırım.
Sooner or later, we'll have to buy a new TV since the TV we have now is a very old model.
- Er ya da geç, şu an sahip olduğumuz TV çok eski bir model olduğu için yeni bir televizyon almak zorunda kalacağız.
Tom always gives the same old excuse for being late for school.
- Tom okula geç kaldığı için her zaman aynı eski bahaneyi verir.
I prefer antiquated models.
- Eski modelleri tercih ederim.
He came a little earlier than he used to.
- Eskisinden biraz daha erken geldi.
We’ve all heard of outdated laws that remain on the books from earlier times, many of which are good for a few laughs.
- Hepimiz eski zamanlardan kitaplarda kalan eski yasaları duyduk, bunların çoğu birkaç kahkaha için iyidir.
Tom has no prior criminal record.
- Tom'un eski suç kaydı yok.
Students have complained about homework assignments since time immemorial.
- Öğrenciler çok eski zamanlardan beri ev ödevleri hakkında yakınıyorlar.
Sometimes Tom came to meet his old friends.
- Bazen Tom eski dostlarıyla görüşmeye geliyordu.
In Japan, we still sometimes see someone use an abacus, but not as often as we used to.
- Japonya'da hala bazen birinin abaküs kullandığını görüyoruz, ancak eskisi kadar sık değil.
He didn't give us his previous employment record.
- O bize eski iş kaydını vermedi.
But where are the snows of olden days?
- Ama eski günlerin karları nerede?
This old book is quite out of date.
- Bu eski kitap oldukça demode.
He threw away a bunch of old letters.
- Bir sürü eski mektup attı.
There are a lot of old cities in Italy. Rome and Venice, for example.
- İtalya'da birçok eski kent vardır. Örneğin Roma ve Venedik.
Tom didn't need to get up as early as he did.
- Tom'un eskisi kadar erken kalkmasına gerek yoktu.
Many early cars used a tiller instead of a steering wheel.
- Birçok eski araba direksiyon yerine yeke kullanırdı.
An old man entered the old church with his elder son, his younger daughter and her little baby.
- Yaşlı bir adam, büyük oğlu, küçük kızı ve küçük bebeği ile eski kiliseye girdi.
There remain approximately 900 art sketches by Leonardo da Vinci.
- Leonardo da Vinci tarafından yapılmış yaklaşık 900 eskiz kalmıştır.
Tom showed Mary an old newspaper article.
- Tom Mary'e, eski bir gazete makalesi gösterdi.
She cherished his old love letters.
- Eski aşk mektuplarını şevkatle gösterdi.
I got a letter from an old friend yesterday.
- Dün eski bir arkadaştan bir mektup aldım.