She talked on and on about her family problems.
- O, durmadan ailesinin sorunları hakkında konuştu.
She walked on and on in the rain.
- O durmadan yağmurda yürüdü.
Tom talked nonstop for three hours.
- Tom üç saat boyunca durmadan konuştu.
I'm only interested in nonstop flights.
- Ben sadece durmadan uçuşlarla ilgileniyorum.
She repeatedly said that she was innocent.
- Durmadan masum olduğunu söyledi.
I slept the whole afternoon away.
- Tüm öğleden sonra durmadan uyudum.
Sami worked at his father's restaurant, peeling potatoes for hours on end.
- Sami saatlerce durmadan patates soyarak babasının restoranında çalıştı.
It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
We're steadily moving forward.
- Durmadan ileriye gidiyoruz.
It snowed for many days together.
- Hiç durmadan günlerce kar yağdı.
The balance at the bank stands at two million yen.
- Bankadaki bakiye 2 milyon yende duruyor.
I could scarcely stand on my feet.
- Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Once the complaining starts, it never ends.
- Bir defa şikayet etmeye başladığında asla durmaz.
It rained for several days on end.
- Birkaç gün durmadan yağmur yağdı.
Somebody is standing in front of his room.
- Biri odasının önünde duruyor.
These two are standing abreast.
- Bu ikisi yan yana duruyor.
At the Battle of Verdun, French forces stopped a German attack.
- Verdun Savaşında,Fransız güçleri bir Alman saldırısını durdurdu.
Were the earth to stop revolving, what do you suppose would happen?
- Dünya dönmeyi durdursa,ne olacağını tahmin edersin?
The blue sports car came to a screeching halt.
- Mavi spor araba durma noktasına geldi.
It was because of the storm that the trains were halted.
- Fırtınadan dolayı trenler durduruldu.
Hold up, what do you think you're doing?
- Dur bakalım, Sen ne yaptığını düşünüyorsun?
When riding the escalator, please hold the handrail and stand inside the yellow line.
- Yürüyen merdivene binerken lütfen tırabzanı tut ve sarı çizginin içinde dur.
You've stalled the engine.
- Sen motoru durdurdun.
A stalled car impedes traffic in the left lane.
- Durmuş bir araba sol şeritte trafiği engelliyor.
It snowed for many days together.
- Hiç durmadan günlerce kar yağdı.
Amerika'da kaldığı süredeki deneyimlerini bize anlatmaya başladı. Biz dikkat kesildik.
- He started to tell us his experiences during his stay in America. We were all ears.
Onlar buluşmaları süresince kayak yapmaya gittiler.
- They went skiing during their date.