Tom her zaman kavga ediyor gibi görünüyor.
 - Tom always seems to be fighting.
Aslında Tom ve John'u hiç kavga ederken görmedim.
 - I never actually saw Tom and John fighting.
Tom dövüşmüyor, değil mi?
 - Tom isn't fighting, is he?
Lütfen dövüşmeyi bırakın.
 - Please stop fighting.
Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim.
 - They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
 - George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim.
 - They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.
Vietnam savaşında savaşırken öldü.
 - He died fighting in the Vietnam War.
O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.
 - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.
George, son zamanlarda üç saatlik mücadeleden sonra yakaladığı 30 paundluk bir levreği tanımlıyordu.
 - George was describing a 30 pound bass he'd caught recently after fighting it for three hours.
Ben sonuna kadar mücadeleye niyet ediyorum.
 - I intend on fighting till the end.
O hayatının çoğunu düşmanlarıyla savaşarak harcamış cesur bir savaşçıydı.
 - He was a brave warrior who had spent most of his life fighting his enemies.