Sana karşı oldukça dürüst olmak gerekirse, o açıklamaya katılmıyorum.
- To be quite honest with you, I disagree with that statement.
John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
- John Rutledge disagreed strongly.
Tamamen katılmıyorum.
- I disagree completely.
Açıkçası, bu karara tamamen katılmıyorum.
- Just for the record, I totally disagree with this decision.
Fikrine katılmamak beni üzüyor.
- It pains me to disagree with your opinion.
Katılmamak için çekinme.
- Feel free to disagree.
O, tatsız yaşlı bir adamdı.
- He was a disagreeable old man.
Tom, yüzünde tatsız bir ifade, onların kapılardan acele ile girişini izledi.
- Tom watched them hurry through the doors, a disagreeable expression on his face.
Tom çok rahatsız edici bir kişi.
- Tom is a very disagreeable person.
Bu şimdiye kadar gördüğüm en rahatsız edici şeylerden biridir.
- This is one of the most disagreeable things I've ever seen.
Bundan daha nahoş bir şey yok.
- There is no more disagreeable thing than this.
Tom nahoş oluyor, değil mi?
- Tom is being disagreeable, isn't he?
Tom huysuz yaşlı bir adam.
- Tom is a disagreeable old man.
O çok huysuz bir adam.
- He's a very disagreeable man.
informal usage I disagree that this will work.
My results consistently disagree with yours!.
That burrito disagreed with me.
Can we this quote? Preach you truly the doctrine which you have received, and teach nothing that is disagreeable thereunto. --Udall.
Can we this quote? That which is disagreeable to one is many times agreeable to another, or disagreeable in a less degree. --Wollaston.