I'd like to think of us as a team, Tom.
 - Bizi bir takım olarak düşünmek istiyorum, Tom.
We must think of our children and grand-children.
 - Çocuklarımızı ve torunlarımızı düşünmek zorundayız.
Tom thinks that eating at a restaurant by himself is pathetic.
 - Tom, bir restoranda tek başına yemek yemenin yürek parçalayıcı olduğunu düşünmektedir.
Tom wants to think it over.
 - Tom onun üzerinde düşünmek istiyor.
It's hard to imagine a life without pets.
 - Evcil hayvanın olmadığı bir hayatı düşünmek zor.
It's hard to imagine a family more dysfunctional than ours.
 - Bir ailenin bizimkinden daha işlevsiz olduğunu düşünmek zor.
Tom might want to consider buying what he needs from us.
 - Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.
Tom might want to consider not going to work today.
 - Tom bugün işe gitmemeyi düşünmek isteyebilir.
Tom might want to consider buying what he needs from us.
 - Tom ihtiyacı olan şeyi bizden almayı düşünmek isteyebilir.
Tom might want to consider giving Mary the loan she asked for.
 - Tom Mary'nin istediği krediyi ona vermeyi düşünmek isteyebilir.
I guess I'll have to think it over.
 - Sanırım bunu düşünmek zorunda kalacağım.
You may have good reason to think that your youth is over.
 - Gençliğinin bittiğini düşünmek için iyi bir nedenin olabilir.
I didn't have time to think. I had to make a judgment call.
 - Düşünmek için zamanım yoktu. Kanaate dayalı karar almak zorundaydım.
I want to think about it.
 - Ben onun hakkında düşünmek istiyorum.
Tom had a lot of time to think about the problem.
 - Tom'un sorunu düşünmek için çok zamanı vardı.
I'll have to ponder this one.
 - Bunu düşünmek zorunda kalacağım.
James has thought up a brillant new idea for our new product.
I need a little time to reflect upon it.
 - Onu iyice düşünmek için biraz zamana ihtiyacım var.
Take the time to reflect.
 - Düşünmek için zaman ayırın.
The new method is well worth consideration.
 - Yeni metot epeyce düşünmeye değer.
The problem is not worth consideration.
 - Sorun düşünmeye değmez.
When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
 - Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
I can not hear that song without thinking of my high school days.
 - Lise günlerimi düşünmeden o şarkıyı dinleyemem.
The very thought of snakes makes her turn pale.
 - Yılanları çok düşünme onu solduruyor.
I never thought I would find a woman like you.
 - Senin gibi bir kadın bulacağımı asla düşünmedim.
I think he is Mr Brown.
 - Onun Bay Brown olduğunu düşünüyorum.
I think it'll rain today.
 - Bugün yağmur yağacağını düşünüyorum.
What do you think of the original plan?
 - Orijinal plan hakkında ne düşünüyorsun?
Every time I hear that song, I think of my high school days.
 - O şarkıyı duyduğum her zaman,lise günlerimi düşünürüm.
Because of the bad weather, any thought of sight-seeing in the city was abandoned.
 - Kötü hava nedeniyle, şehir gezisi düşünceleri terk edildi.
Words express thoughts.
 - Kelimeler düşünceleri ifade eder.
Tom pondered his next move.
 - Tom onun sonraki hamlesini düşünüp taşındı.
We all pondered over what had taken place.
 - Hepimiz ne olduğunu düşünüp taşındık.
Tom was probably pondering something.
 - Tom galiba bir şeyler düşünüp duruyordu.
When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
 - Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.
 - Asal sayılar hayata benzer, onlar tamamen mantıksaldır fakat, eğer tüm zamanınızı onun hakkında düşünmek için harcarsanız kurallarının bulunması imkânsızdır.
He contemplated taking a trip to Paris.
 - Paris'e bir gezi yapmayı düşündü.
He contemplated their plan.
 - O onların planı üzerinde düşündü.
He meditated for two days before giving his answer.
 - Cevabını vermeden önce iki gün boyunca düşündü.
I'm trying to meditate.
 - Düşünmeye çalışıyorum.
The jury deliberated for three days.
 - Jüri üç gün boyunca düşündü.
Do you think that was deliberate?
 - Onun kasıtlı olduğunu düşünüyor musun?
I had been thinking about our new project for two weeks, but I couldn't come up with a good idea.
 - Ben iki haftadır yeni projemiz hakkında düşünüyorum. Fakat iyi bir fikir sunamadım.
Tom thought it would be a good idea to see a doctor.
 - Tom bir doktor görmenin iyi bir fikir olacağını düşündü.
His suggestion is worth considering.
 - Onun önerisi düşünmeye değer.
Tom's third marriage was unhappy and he was considering yet another divorce.
 - Tom'un üçüncü evliliği mutsuzdu ve hâlâ bir kez daha boşanmayı düşünüyordu.
Have you ever considered majoring in economics at college?
 - Üniversitede iktisat bölümünde uzmanlaşmayı hiç düşündünüz mü?
It is considered impossible to travel back to the past.
 - Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
A trivial problem does not require a long cogitation.
 - Önemsiz bir sorun uzun bir düşünme gerektirmez.
We have to rethink the approach.
 - Yaklaşımı tekrar düşünmek zorundayız.
You might want to rethink that.
 - Onu tekrar düşünmek isteyebilirsiniz.
You might want to reconsider.
 - Tekrar düşünmek isteyebilirsin.
You've got to reconsider.
 - Tekrar düşünmek zorundasın.
I think we may have to rethink our plan.
 - Sanırım planımızı yeniden düşünmek zorunda kalabiliriz.
Now we have to rethink everything.
 - Şimdi her şeyi yeniden düşünmek zorundayız.
We have to think over the plan.
 - Plan üzerinde düşünmek zorundayız.
Tom advised Mary to take some time to think over her options.
 - Tom Mary'ye seçenekleri üzerinde düşünmek için biraz zaman almayı tavsiye etti.