conceited, proud, fruitless, ineffectual

listen to the pronunciation of conceited, proud, fruitless, ineffectual
English - Turkish

Definition of conceited, proud, fruitless, ineffectual in English Turkish dictionary

vain
{s} beyhude
vain
{s} faydasız
vain
{s} nafile

Biz beş dakika kapıyı çaldık, ama nafile. - We knocked at the door for five minutes, but in vain.

O sigarayı bırakmaya çalıştı ama nafile. - He tried to give up smoking but in vain.

vain
{s} kendini beğenmiş

Kendini diğerleriyle karşılaştırırsan, kendini beğenmiş ya da umudu kırık olabilirsin; her zaman için kendinden daha büyük ya da daha küçük insanlar olacaktır. - If you compare yourself with others, you may become vain or bitter; for always there will be greater and lesser persons than yourself.

vain
{s} about/of ile çok övünen
vain
{s} anlamsız
vain
{s} boş

John sorunu çözmek için boşuna uğraştı. - John tried in vain to solve the problem.

Ben onunla boşuna dost kalmaya çalıştım. - I tried to keep in with her in vain.

vain
sonuçsuz
vain
ham
vain
boşuna

Dick o problemi çözmek için boşuna çalıştı. - Dick tried in vain to solve that problem.

Tüm çabalarımız boşunaydı. - All our efforts were in vain.

vain
{s} kendi görünüşünü çok beğenen; kibirli, kendini beğenmiş, mağrur
vain
kibirli

Sence Tom kibirli mi? - Do you think Tom is vain?

vain
özünü beğenmiş
vain
yararsız
vain
{s} gururlu
vain
{s} abes
English - English
{a} vain
conceited, proud, fruitless, ineffectual
Favorites