Adam köyün her yerinde iyi tanınmıştır.
 - The man is well-known all over the village.
O yerinde harcanmış paraydı.
 - That was money well spent.
Peki, öyleyse, yapmamı istiyorsan onu yaparım.
 - Well, then, if you want me to I'll do it.
Oh evet,haklısın.Pekala,bu senin ekonomik olan alışveriş şeklin öyleyse.
 - Oh yes, you're right. Well, it's the way you shop that's tight-fisted then.
Ellerinizi iyice yıkayın
 - Wash your hands well.
O, Japonya tarihine iyice aşina oldu.
 - He got well acquainted with the history of Japan.
Tamamen NTT'ye ait şirket, iyi kazanıyor.
 - The company, wholly owned by NTT, is doing well.
Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.
 - I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.
O bu işe başladığından beri oldukça iyi durumda.
 - He has been well off since he started this job.
Tom hâlâ iyi durumda.
 - Tom is still doing well.