boğmak boğmak

listen to the pronunciation of boğmak boğmak
Turkish - English
prominently jointed; full of articulations
boğmak
choke
boğmak
strangle

I'd like to strangle Tom. - Tom'u boğmak istiyorum.

Sami threatened to strangle Layla. - Sami, Leyla'yı boğmakla tehdit etti.

boğmak
strangulate
boğmak
drown
sesi boğmak
muffle
boğmak
suffocate
boğmak
stifle
elektronik boğmak
(Bilgisayar) jam
sesi boğmak
mute
yasa boğmak
laws strangle
aceleye boğmak
to do (something) hastily and carelessly
boğmak
inundate
boğmak
to choke, to throttle, to strangle, to smother; to suffocate, to stifle, to asphyxiate; to drown (in); to constrict by binding; to overwhelm (with), to inundate, to load, to heap
boğmak
smother
boğmak
burke
boğmak
whelm
boğmak
smother with
boğmak
jugulate
boğmak
glut
boğmak
asphyxiate
boğmak
overwhelm
boğmak
throttle
dara boğmak
to take advantage of (someone) when he/she is having a hard time
dumana boğmak
smoke out
gözyaşlarına boğmak
to reduce sb to tears
gürültüye getirmek/boğmak
1. to cause (something) to be lost in the confusion. 2. to get (something) by distraction or by taking advantage of a confusion
hafakanlar boğmak/basmak
to feel stifled, feel smothered
kötüye boğmak
slang to deceive, trick, cheat (someone)
lafa boğmak
to drown (a topic) in a flood of words
lafa boğmak
to sidetrack, to turn off
lakırdıya boğmak
to drown (a topic) in a flood of words
ortalığı gürültüye boğmak
kick up a shine
piyasayı boğmak
to glut the market
sevince boğmak
enrapture
suda boğmak
drown
söze boğmak
to drown (a subject) in a flood of words
öpücüklere boğmak
to smother with kisses
öpücüklere boğmak
smother with kisses
şakaya boğmak
to turn (something) into a joke
Turkish - Turkish

Definition of boğmak boğmak in Turkish Turkish dictionary

boğmak
Bunaltmak
boğmak
El, ip vb. ile bir şeyi çepeçevre sıkmak
boğmak
Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmak: "Zaten durumun vahametini sezen müdürle hoca, işi gürültüye boğmak için Atatürk'e müfredat programına dair bir şeyler anlatmaya başladılar."- H. Taner
boğmak
Tamamıyla kaplamak, sarmak: "Ampulün kör ışığı, dükkânı alaca bir loşluğa boğmuştu."- M. Yesarî
boğmak
Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek: "Zavallıyı az kalsın gırtlağından yakalayıp boğacaktı."- Y. K. Karaosmanoğlu
boğmak
Bir durumu başka bir durum yaratarak örtmeye çalışmak
boğmak
Motorlu taşıtlarda fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek
boğmak
Boğum yeri
boğmak
Peşpeşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmak: "Güllü'nün boynuna sarılan Cemile, kadının hafif çilli, tombul yanaklarını öpücüklere boğdu."- O. Kemal
boğmak
Silik bir duruma getirmek, bastırmak
boğmak
Bunaltmak: "Daha sıcak basmamıştı; güneş henüz yakmıyor, hava daha boğuyordu."- R. H. Karay
boğmak
Tamamıyla kaplamak, sarmak
boğmak
Silik bir duruma getirmek, bastırmak: "Galiba bunları dinlememek, duymamak için konuşuyorum; seslerini boğmak, bastırmak için durmamacasına gevezelik ediyorum."- R. H. Karay
boğmak
Gelişmesine engel olmak
boğmak
Bir canlıyı, soluk almasına engel olarak öldürmek
boğmak
Fazla yakıt, motoru çalışmaz duruma getirmek
boğmak
Peşpeşe yapmak, bir kimseyi bir şeyin fazlasına eriştirmek veya uğratmak
boğmak
Renkler uygun düşmemek
boğmak
Uygun düşmemek
boğmak boğmak
Favorites