The two villages adjoin each other.
- İki köy birbirine bitişiktir.
The two brothers smiled at each other.
- İki erkek kardeş birbirine gülümsedi.
Alan Tate and I looked at one another for a while.
- Alan Tate ve ben bir süre birbirimize baktık.
Let's try to understand one another.
- Birbirimizi anlamaya çalışalım.
We don't know each other.
- Biz birbirimizi tanımıyoruz.
Japan and China differ from each other in many ways.
- Japonya ve Çin, pek çok yönden birbirinden farklıdır.
Everything is interconnected.
- Her şey birbirine bağlıdır.
Tatoeba is really multilingual. All the languages are interconnected.
- Tatoeba gerçekten çok dilli. Bütün diller birbirine bağlıdır.
The two streets run parallel to one another.
- İki cadde birbirine paralel çalışır.
The three boys looked at one another.
- Üç genç birbirine baktı.