He's a star in Germany, but completely unknown in America.
- O, Almanya'da yıldızdır ama Amerika'da tamamen bilinmez.
Its origin is unknown.
- Onun orijini bilinmez.
A healthy man does not know the value of health.
- Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.
Do you know how to play chess?
- Satranç oynamayı biliyor musun?
They knew they must fight together to defeat the common enemy.
- Ortak düşmanı yenmek için birlikte dövüşmek zorunda olduklarını biliyorlardı.
Everybody knew she could speak English well.
- Onun iyi İngilizce konuşabildiğini herkes biliyordu.
There is no knowing which team will win.
- Hangi takımın kazanacağını bilmek zor.
Tom accused Mary of not knowing how to love or how to accept someone's love.
- Tom Mary'yi sevmeyi ya da birinin aşkını kabul etmeyi bilmemekle suçladı.
Ken is as tall as Bill.
- Ken Bill kadar uzun boylu.
I invited Ken, Bill and Yumi.
- Ken, Bill ve Yumi'yi davet ettim.
Football is the most known sport in the world.
- Futbol, dünyada en çok bilinen spordur.
The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
She's very unpredictable.
- O çok önceden bilinmez.