Birlikte başlamak için buraya gelmemeliydin.
- You shouldn't have come here to begin with.
O, bize başlamak için sinyal verdi.
- He gave us the signal to begin.
Kasabada veya kasabanın yakınında bir veya iki büyük fabrika kurulduysa, insanlar iş bulmaya gider, ve yakında bir endüstriyel alan büyümeye başlar.
- After one or two large factories have been built in or near a town, people come to find work, and soon an industrial area begins to develop.
Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.
- I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.
İyi bir başlangıç iyi bir bitiş yapar.
- A good beginning makes a good ending.
O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
- At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
Eğitim oturumunun 16:00'da başlaması planlandı.
- The training session is scheduled to begin at 4 p.m.
Başlamaya hazır mısın?
- Are you ready to begin?
I'm beginning to understand.
- I am beginning to understand.
In the beginning God created the heavens and the earth.
- In the beginning God created Heaven and Earth.
... Where's this meeting point all going to begin to happen? ...
... We begin to speak. ...