Burada insanlar çok önyargılı.
- People here are very prejudiced.
Sen önyargılısın, değil mi?
- You're prejudiced, aren't you?
Sami'nin görüşü ciddi şekilde bozulmuştu.
- Sami's vision was severely impaired.
Çocukluğunda ne yaparak harcadığın zaman hayatının geriye kalanını etkiler.
- What you spend time doing in your childhood affects the rest of your life.
Hayal yaşamlarımızın her kısmını etkiler.
- Imagination affects every part of our lives.
Önerilen kanun esasen kusurludur.
- The proposed law is fundamentally flawed.
Tasarı kendisi kusurlu.
- The design itself is flawed.