becoming larger; of something which grows

listen to the pronunciation of becoming larger; of something which grows
English - Turkish

Definition of becoming larger; of something which grows in English Turkish dictionary

growing
büyüyen

Hükümetin kararı üzerine büyüyen öfke var. - There's growing anger over the government's decision.

Japonya, 1980'lerde en hızlı büyüyen ekonomilerden biriydi. - Japan was one of the world's fastest growing economies in the 1980s.

growing
{s} gelişen
growing
büyüyor

Kalabalık gittikçe büyüyor. - The crowd is growing larger and larger.

Ambargoya muhalefet büyüyordu. - Opposition to the embargo was growing.

growing
büyümekte olan
growing
{f} geliş

İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor. - Trade between the two countries has been steadily growing.

growing
{i} gelişim
growing
gelişerek
growing
{i} yetiştirme

Kendi yiyeceğini yetiştirmeye çalışmalısın. - You should try growing your own food.

Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir. - Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.

growing
{i} tarım

Organik tarım kimyasallar olmadan bir bitkileri (tahıllar, baklagiller, meyve) yetiştirme yöntemidir. - Organic agriculture is a method of growing plants (grains, legumes, fruit) without chemicals.

growing
{s} çoğalan
growing
{i} gelişme
growing
{i} büyüme

Büyüme hızı katlanarak büyüyor. - The rate of growth is growing exponentially.

Ağaç büyümeyi durdurdu. - The tree stopped growing.

growing
{s} artan

Onlar artan bir nüfusa sahip, bu yüzden çok daha fazla yiyeceğe ihtiyaçları var. - They have a growing population; therefore they need more and more food.

English - English
{s} growing