bakımlı

listen to the pronunciation of bakımlı
Turkish - English
well cared for, well kept
well-cared for, well-kept
well kept; snug
well groomed
sleek
spruce
{s} well kept
soigne
{s} snug
bakım
maintenance

Our website is offline for scheduled maintenance. We expect to be back online by 2:30 GMT. - Web sayfamız zamanlanmış bakımdan dolayı çevrimdışıdır. GMT 2.30'da yeniden çevrimiçi olmayı bekliyoruz.

Our website is offline for scheduled maintenance. - Web sitemiz planlanmış bakım için çevrimdışıdır.

bakım
overhaul
bakım
care

Care aged him quickly. - Bakım onu çabuk yaşlandırdı.

Taking care of the baby is my job. - Bebeğin bakımı benim görevim.

bakım
aspect
bakım
respect

In this respect, you're right. - Bu bakımdan haklısın.

In that respect, my opinion differs from yours. - O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.

bakım
regard
bakım
{i} custody
bakım
support
bakım
{i} nurture
bakım
cure
bakım
sicily
bakım
treatment
bakım
oversight
bakım
viewpoint
bakım
servicing
bakım
trust
bakım
point of view
bakım
charge
bakım
greenkeeping
bakım
attention

You require medical attention. - Tıbbi bakıma ihtiyacın var.

Tom needs to get medical attention. - Tom'un tıbbi bakım alması gerekiyor.

bakım
{i} way

My sister and I are different in every way. - Kız kardeşim ve ben her bakımdan farklıyız.

He is a gentleman in every way. - O, her bakımdan bir beyefendidir.

bakım
{i} keep

TV is harmful in that it keeps your mind in a passive state. - TV aklınızı pasif durumda tutması bakımından zararlıdır.

bakım
maintenance; care, attention; viewpoint, point of view, respect, way
bakım
attention; maintenance
bakım
viewpoint, point of view
bakım
of nursing
bakım
keeping
bakım
handling
bakım
glance, look
bakım
nursing

Tom was put in a nursing home. - Tom bir bakımevine kondu.

bakım
nurse

The blind nurse devoted herself to caring for the elderly. - Kör hemşire kendini yaşlıların bakımı için adadı.

bakım
of care

Babies need a lot of care. - Bebeklerin bakıma çok ihtiyacı vardır.

bakım
care, attention, upkeep
bakım
service

I took my car to have it serviced today. - Bugün arabamı bakım yaptırmaya götürdüm.

The car needs a service. - Arabanın bakıma ihtiyacı var.

bakım
(Hukuk) maintanence
bakım
upkeep
bakım
attendance
bakım
point of view; care
bakım
nurseling
bakım
{i} nursling
bakım
standpoint

He is inclined to look at everything from the standpoint of its practicality and is neither stingy nor extravagant. - O her şeye pratikliği bakımından bakma eğilimindedir ve ne pinti ne de savurgandır.

bakım
aftercare
kolay bakımlı
(Tekstil) easy-care
şık ve bakımlı
presentable
Turkish - Turkish
İyi bakılmış, üzerinde iyi çalışılmış: "Avludan atlar geçmeye başladı
İyi bakılmış, üzerinde iyi çalışılmış
Hepsi besili ve bakımlı idi."- T. Buğra
bakım
Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek veya emek verme biçimi
bakımlı
Favorites