They hired someone else for the job.
 - İş için başkasını tuttular.
Try as you might, but you cannot force a belief onto someone else, much less your own self.
 - Ne kadar uğraşırsan uğraş, bırak başkasını, kendini bile bir şeye zorla inandıramazsın.
It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
 - Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
Now the shoe is on the other foot.
 - Top şimdi başkasında.
Tom sold it to somebody else.
 - Tom onu başkasına sattı.
We're always somebody else's idiot.
 - Her zaman bir başkasının aptalıyız.
When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
 - Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
I don't like this. Show me another.
 - Bunu sevmedim. Bana bir başkasını göster.
Nobody else got hurt.
 - Başka hiç kimse yaralanmadı.
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
 - Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
I would do it in a different way than you did.
 - Senin yaptığından başka türlü yapardım.
Is this a different word or just another form of the same word?
 - Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?
Show me another camera.
 - Bana başka bir kamera göster.
Say it in another way.
 - Onu başka bir şekilde söyle.
They are talking loudly when they know they are disturbing others.
 - Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
By other's faults wise men correct their own.
 - Akıllı insanlar başkalarının hatalarıyla kendi hatalarını düzeltirler.
I tried to convince Tom otherwise.
 - Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
I thought it was a good book, but Jim thought otherwise.
 - Ben onun iyi bir kitap olduğunu düşünmüştüm fakat Jim başka türlü düşündü.
I don't have any other hobbies besides football.
 - Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
Was there anybody else besides Tom?
 - Tom'dan başka orada kimse var mıydı?
It's unlikely that anyone other than Tom would be interested in buying this.
 - Tom'dan başkasının bunu almayı istemesi pek olası değil.
Tom doesn't know anything about Mary, other than her name.
 - Tom, onun adından başka Mary hakkında bir şey bilmiyor.
We had no choice but to leave the matter to him.
 - Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
It was nothing but a joke.
 - Bu şakadan başka bir şey değildi.
Be happy and don't ask any more questions...that is best.
 - Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.
Unless you have any more questions, I'd like to go now.
 - Başka sorunuz yoksa, şimdi gitmek istiyorum.
Good health is more valuable than anything else.
 - İyi sağlık başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
Tom reads more books than anyone else I know.
 - Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
This apartment is bigger than any other one in the building.
 - Bu daire, binadaki herhangi başka birinden daha büyüktür.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
 - Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Tom didn't know what else to do.
 - Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.
What else could I have done?
 - Başka ne yapabilirdim?
We had no alternative but to fight.
 - Döğüşmekten başka seçeneğimiz yoktu.
We have no alternative but to work.
 - Çalışmaktan başka alternatifimiz yok.
Do you have any further questions to ask?
 - Soracak başka sorunuz var mı?
Do you have anything further to say?
 - Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
 - Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
Apart from his parents, no one knows him very well.
 - Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
 - Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.
Tom had no choice except to accept the consequences.
 - Tom'un sonuçları kabul etmekten başka seçeneği yoktu.
Nothing but a miracle can save her now.
 - Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.
Save your long-winded explanations for someone else.
 - Kabak tadı veren açıklamalarını başka biri için sakla.