Is there anyone else wanting to eat?
- Yemek yemek isteyen başka birisi var mı?
Nobody else got hurt.
- Başka hiç kimse yaralanmadı.
Am I that much different from everyone else?
- Ben başka herkesten o kadar farklı mıyım?
Did Jesus walk over water and then turn it into wine? No, that's a different story!
- İsa su üzerinde mi yürüdü ve onu şaraba mı dönüştürdü? Hayır bu başka bir konu!
Show me another camera.
- Bana başka bir kamera göster.
I have another friend in China.
- Çin'de başka bir arkadaşım var.
Everyone has the right to own property alone as well as in association with others.
- Her şahıs tek başına veya başkalarıyla birlikte mal ve mülk sahibi olma hakkına sahiptir.
I had no other choice.
- Başka seçeneğim yoktu.
I tried to convince Tom otherwise.
- Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
Now that I am a teacher, I think otherwise.
- Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
There was no one there besides me.
- Orada benden başka kimse yoktu.
I don't have any other hobbies besides football.
- Futbol dışında başka hiçbir hobim yoktur.
Tom doesn't know anything about Mary, other than her name.
- Tom, onun adından başka Mary hakkında bir şey bilmiyor.
It's none other than Tom!
- O, Tom'dan başkası değil.
There was nothing but an old chair in the room.
- Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
The girl did nothing but cry.
- Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
I don't want any more surprises.
- Başka sürprizler istemiyorum.
Be happy and don't ask any more questions...that is best.
- Mutlu ol ve başka soru sorma... bu en iyisi.
Tom reads more books than anyone else I know.
- Tom tanıdığım başka herhangi birinden daha çok kitap okur.
They have no more wine.
- Onların başka şarapları yok.
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
What else did you find in Tom's apartment?
- Tom'un dairesinde başka ne buldun?
What else would you like to know?
- Başka ne bilmek istersin?
Tom didn't know what else to do.
- Tom başka ne yapacağını bilmiyordu.
Bear in mind that, under such circumstances, we have no alternative but to find another buyer.
- Aklınızda bulunsun, bu koşullar altında başka bir alıcı bulmaktan başka alternatifimiz yok.
We agreed that there was no other alternative.
- Başka seçenek olmadığını kabul ettik.
Any further comment is redundant.
- Daha başka yorum lüzumsuzdur.
Do you have any further questions?
- Başka sorularınız var mı?
Apart from his parents, no one knows him very well.
- Ebeveynlerinden başka hiç kimse onu çok iyi tanımıyor.
Apart from Barack Obama, all US presidents were white.
- Barak Obama dışında bütün Amerika Birleşik Devletleri başkanları beyazdır.
The man, who had not eaten for three days, had trouble thinking about anything except food.
- Adam üç gündür bir şey yememişti, yiyecekten başka bir şey düşünemiyordu.
Nothing could be done, except wait.
- Beklemekten başka, bir şey yapılamazdı.
Nothing but a miracle can save her now.
- Artık onu bir mucizeden başka hiçbir şey kurtaramaz.
Nothing but peace can save the world.
- Barıştan başka hiçbir şey dünyayı kurtaramaz.