Start at the beginning and tell me everything that happened.
 - Başından başla ve bana olan her şeyi anlat.
At the start of every weekend, I am both tired and happy.
 - Her hafta başında, ben hem yorgunum hem de mutluyum.
When you are in trouble, you can count on me.
 - Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
The lie got him in trouble when his boss found out the truth.
 - Patronu gerçeği öğrendiğinde yalan onun başını belaya soktu.
I succeeded in reaching the top of the mountain.
 - Dağın tepesine ulaşmayı başardım.
It's not a suitable topic for discussion.
 - Tartışma için uygun bir başlık değil.
At the beginning it'll be tough, but everything's tough at the beginning.
 - O, başlangıçta zor olacak, fakat her şey başlangıçta zordur.
The beginning is the most important part of the work.
 - Başlangıç işin en önemli kısmıdır.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
 - Cumhuriyetçi Parti liderleri Başkan Hayes'i eleştirdi.
Republican Party leaders criticized President Hayes.
 - Cumhuriyetçi Parti liderleri Devlet Başkanı Hayes'i eleştirdiler.
It's best to wear a cap on your head during the cold Moscow winters.
 - Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
He is suffering from a headache.
 - O, baş ağrısından acı çekiyor.
Hinduism is the main religion in India.
 - Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
After the entrée comes the main dish.
 - Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.
The couple carved their initials in an oak tree.
 - Çift baş harflerini meşe ağacına kazıdı.
She didn't like horsemeat, initially.
 - Başlangıçta at etini beğenmedi.
He was always ready to help people in trouble.
 - O her zaman başı dertte olan insanlara yardım etmeye hazırdı.
She asked me for help when she was in trouble.
 - Başı dertte iken benden yardım istedi.
What heading does this come under?
 - Bu hangi başlığın altında toplanıyor?
Prime Minister Koizumi is certainly not a cold-blooded man.
 - Başbakan Koizumi kesinlikle soğukkanlı bir insan değildir.
Mr Suzuki, who is a former Prime Minister, will be chairman of the committee.
 - Bay Suzuki, eski bir Başbakan, komitenin başkanı olacak.
The capital of Italy is Rome.
 - İtalya'nın başkenti Roma'dır.
Washington is the capital of the United States.
 - Washington, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkentidir.
If I start eating potato chips, I can't stop.
 - Patates cipsi yemeye başlarsam, duramam.
I ate the whole bag of potato chips by myself.
 - Bir torba patates cipsini tek başıma yedim.
It's interesting to observe American politics, especially during a presidential election.
 - Amerikan siyasetini, özellikle başkanlık seçimi sırasında gözlemlemek ilginçtir.
Do you have a course for beginners?
 - Yeni başlayanlar için bir kursunuz var mı?
I might flunk the course.
 - Kurda başarısız olabilirim.
Tom hadn't cleaned his keyboard for months, and it was clogged with dust, food particles, and God knows what else.
 - Tom aylardır klavyesini temizlememişti, ve o tozla, gıda parçalarıyla ve Allah bilir başka neyle dolmuştu.
It goes without saying that honesty is the key to success.
 - Başarının anahtarı olan dürüstlük söylenilmediği taktirde sürer
The president granted a general pardon.
 - Başkan genel af ilan etti.
The mayor addressed the general public.
 - Belediye başkanı halka hitap etti.
I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident.
 - Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.
His parents were glad at his success in the examination.
 - Ebeveynleri onun sınavdaki başarısından memnunlardı.
Don't stick your nose into other people's business.
 - Başka insanların işine burnunu sokma!
My glasses started to slip down my nose.
 - Gözlüğüm burnumdan aşağı kaymaya başladı.
Mr. Jackson is our principal.
 - Bay Jackson bizim başkanımız.
The menopause is the permanent cessation of the ovaries' principal functions.
 - Menopoz, yumurtalıkların başlıca fonksiyonlarının kalıcı olarak durmasıdır.
Tom bowed his head in shame.
 - Tom utançla başını eğdi.
He bowed to me as he passed by.
 - O, geçerken beni başıyla selamladı.
To protect your head, you need to wear a helmet.
 - Başınızı korumak için bir kask takmanız gerekir.
They are masterpieces of European art.
 - Onlar Avrupa sanatının başyapıtlarıdırlar.
Masterpieces are only successful attempts.
 - Başyapıtlar yalnızca başarılı denemelerdir.
Nobody else got hurt.
 - Başka hiç kimse yaralanmadı.
Aside from him, nobody else came to the party.
 - Onun dışında, başka hiç kimse partiye gelmedi.
The show Hoarders is one of the primary causes of armchair psychology in America.
 - Gösteri Stokçular Amerika'da koltuk psikolojinin başlıca nedenlerinden biridir.
The primary cause of his failure is laziness.
 - Onun başarısızlığının ana nedeni tembelliktir.
It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
 - Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
After the initial shock of hearing of her grandfather's death, the girl started to cry.
 - Onun büyükbabasının ölümünü işitmesinin ilk şokundan sonra, kız ağlamaya başladı.
The premier is likely to resign.
 - Başbakan muhtemelen istifa edecek.
Manchester United is one of the most successful teams in both the Premier League and England.
 - Manchester United, hem Premier League'de hem de İngiltere'de en başarılı takımlardan biridir.
Nobody listens to this music except nuts.
 - Delilerden başka kimse bu müziği dinlemez.
This style of hairdressing first appeared in the early 19th century.
 - Kuaförlüğün bu stili 19. yüzyılın başlarında ilk kez görüldü.
At first, I couldn't play the guitar.
 - En başta gitar çalamıyordum.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
 - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
The army chief reported that the war was lost.
 - Genelkurmay başkanı savaşın kaybedildiğini bildirdi.
Probably, the prime minister means 'politics based on religious values.'
 - Muhtemelen Başbakan, dinî değerlere dayalı siyaseti kast ediyordur.
A relationship based on total honesty is bound to fail.
 - Toplam dürüstlüğe dayalı bir ilişki başarısızlığa mahkûmdur.
We work on a piecework basis.
 - Biz parça başı esasına göre çalışırız.
Everything starts from the basis.
 - Her şey temelden başlar.
I am forever in trouble.
 - Benim her zaman başım belada.
According to the weather forecast, the rainy season will set in next week.
 - Hava tahmini göre, yağışlı mevsim önümüzdeki hafta başlayacak.
Tom loves architecture more than anything else in the world.
 - Tom mimariyi dünyadaki başka her şeyden daha çok seviyor.
This building is the architect's crowning achievement.
 - Bu bina mimarın en yüksek başarısıdır.
Whatever you're doing, starting off on the right foot is essential.
 - Ne yaparsan yap,doğru adımla başlamak kaçınılmazdır.
I quit my job and moved so I could start off with a clean slate.
 - Maziye sünger çekip yeniden başlamak için işimi bıraktım ve taşındım.
Mario Draghi is the head of the European Central Bank.
 - Mario Draghi, Avrupa Merkez Bankası'nın başkanıdır.
I work in Central Park every morning starting at six.
 - Central Park'ta her sabah altıda başlayarak çalışıyorum.
In love, there are only beginnings.
 - Aşkta, sadece başlangıçlar vardır.
Modern philosophy has its beginnings in the 19th century.
 - Modern felsefe 19. yüzyılda başlamıştır.
Whatever has a beginning also has an end.
 - Başlangıcı olanın sonu da vardır.
He tried to kill himself but it ended in failure.
 - O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
Olivia couldn't give an ending to the story.
 - Olivia hikayeye son vermeyi başaramadı.
The film had a great beginning, but the ending wasn't believable.
 - Filmin harika bir başlangıcı vardı, ancak sonu inandırıcı değildi.
Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
 - Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
Başlangıçta varsıllık içinde yaşıyorlardı.
 - Başlangıçta lüks ve sefa içinde yaşıyorlardı.
Take breaks is begin when aircraft is on the departure end of the runway.