büyüt

listen to the pronunciation of büyüt
Turkish - English
(Bilgisayar) zoom to
(Bilgisayar) zoom
(Bilgisayar) zoom in
make big
{f} rearing
made big
aggrandize
enlarge

When will that picture I wanted enlarged be ready? - Büyütülmesini istediğim şu resim ne zaman hazır olacak?

He wanted to enlarge his sphere of influence. - O, etki yaptığı alanı büyütmek istedi.

scale up
{f} rear
make larger
magnify

Do you have a magnifying glass? - Bir büyütecin var mı?

Tom put the magnifying glass down. - Tom büyüteci yere koydu.

büyü
magic

I'll use magic on him and turn him into a frog. - Ona büyü yapacağım ve bir kurbağaya çevireceğim.

In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers. - Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.

büyü
{i} sorcery

There is sorcery behind this, said a sinister voice coming from the crowd. - Kalabalıktan gelen uğursuz bir ses Bunun arkasında büyücülük var dedi.

büyü
spell

Tom had a coughing spell. - Tom'un öksürük büyüsü vardı.

Her beauty cast a spell over him. - Onun güzelliği onu büyüledi.

büyü
charm

They sat still as if they were charmed by the music. - Onlar sanki müzikten büyülenmiş gibi sessiz oturdular.

That baby has charming eyes. - Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.

büyü
fascination

Studying languages is my biggest fascination and hobby. - Dil öğrenmek benim en büyük tutkum ve hobimdir.

büyü
enchant

Mary's explanations enchanted me and desolated me all at once. - Mary'nin açıklamaları beni büyüledi ve birdenbire beni üzdü.

The wizard enchants the castle, protecting it from harm. - Sihirbaz zarardan korumak için şatoyu büyülüyor.

büyü
occultism
büyü
weird
büyü
conjure
pencere büyüt
(Bilgisayar) full
büyü
theurgy
büyü
crescere
büyü
voodoo
büyü
{i} witchcraft

She liked to read about witchcraft. - O, büyücülükle ilgili şeyler okumayı seviyordu.

Tom was accused of practicing witchcraft. - Tom, büyü uygulama konusunda suçlanıyordu.

büyü
conjuration
büyü
voodooism
büyü
incantation
büyü
bewitchment
büyü
enchantment
büyü
black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
hex
büyü
grow up

I want to be somebody when I grow up. - Büyüdüğümde ben önemli biri olmak istiyorum.

Where in Japan did you grow up? - Japonya'da nerede büyüdünüz?

büyü
sortilege
büyü
{f} grown up

Tom can see the many weeds that had grown up around the house. - Tom evin etrafında büyümüş olan pek çok yabani otları görebiliyor.

He is, as it were, a grown up baby. - O, adeta, büyümüş bir bebek.

büyü
bewitchery
büyü
grow

He is going to be a doctor when he grows up. - O, büyüdüğünde doktor olacak.

My baby is also eight months old, is healthy and is growing by leaps and bounds. - Ayrıca,bebeğim sekiz aylık,sağlıklı ve çabucak büyüyor.

büyü
spells

Tom has a lot of dizzy spells. - Tom'un birçok baş döndürücü büyüleri vardır.

This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead. - Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.

büyü
put spell
büyü
hoodoo
büyü
the black art

Tom is a practitioner in the black arts. - Tom bir kara büyü uygulayıcısıdır.

büyü
magic, spell, incantation, sorcery, charm
büyü
(hint) Maya
büyü
glamor

She's a glamorous girl. - O büyüleyici bir kız.

büyü
witchery
büyü
medicine

Grandmother believes that Chinese medicines are the best. - Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.

There's a big bottle of aspirin in the medicine cabinet. - Ecza dolabında büyük bir şişe aspirin var.

büyü
romance
büyü
glamour [Brit.]
büyü
obeah
büyü
witching
büyü
{i} glamour
büyü
art

He is such a great artist that we all admire. - O öyle büyük bir sanatçı ki hepimiz ona hayranız.

Great artists have no country. - Büyük sanatçıların vatanı yoktur.

büyü
burgeon
Turkish - Turkish

Definition of büyüt in Turkish Turkish dictionary

BÜYÜ
(Osmanlı Dönemi) Cin gibi manevî varlıklar aracılığı ile insan veya başka varlıklar üzerinde etki meydana getirme işi. Dinimiz büyücülerin şerrinden, kötülüklerinden Allah'a sığınmamızı emreder. Müslüman büyücülük yapmaz
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki: "Ondan tüten görünmez bir büyünün içinde titriyorum."- Y. Z. Ortaç
büyü
Tabiat kanunlarına aykırı sonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı: "Akkız Ana, Hasan'a gönül vermenin bir büyü olduğunu, ne kadar anlatmışsa da kâr etmemiş."- H. E. Adıvar
büyü
Karşı durulmaz güçlü etki
büyüt
Favorites