azamet

listen to the pronunciation of azamet
Turkish - English
grandeur
greatness, grandeur, majesty, magnificence, grandiosity, sublimity; pride, arrogance, conceit
loftiness
greatness, grandeur, augustness, majesty; magnificence; imposingness
ostentation
greatness
overbearance
grandness
lordliness
pride
pomp; ostentation; haughty display of style or self-importance; overweening pride
hauteur
magnificence
pomposity
show
grand
assumption
tenacity
mightiness
vanity
haughtiness
azamet satmak
to put on grand airs, act high and mighty
[die] görkem, heybet, azamet, parlaklık
[Die] glory, majesty, grandeur, brightness
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Büyüklük. Cenab-ı Hakk'ın büyüklüğü
(Hukuk) Büyüklük, ululuk, ihtisas
(Osmanlı Dönemi) Kibirlilik.Beşerin zihni ve fikri Cenab-ı Hakk'ın azametine bir mikyas, kemalâtına bir mizan, evsafının muhakemesine bir vasıta bulmak vüs'atinde değildir. Ancak cemî masnuatından ve mecmu asarından ve bütün ef'âlinden tahassül ve tecelli eden bir vecihle bakılabilir. Evet zerre, mir'ât olur, fakat mikyas olamaz. Bu meselelerden tebârüz ettiği vechile Cenab-ı Hakk'ın mümkinata kıyas edilmesi ve mümkinatın onun şuunâtına mikyas yapılması en büyük cehâlet ve hamakattır
(Osmanlı Dönemi) büyüklük
Ululuk, büyüklük
Çalım, kurum, tekebbür
Görkem, heybet
Debdebe
Debdebe. Çalım, kurum, tekebbür: "Şu her tarafından temizlik ve azamet akan şişman adama bile sorabilirdi."- S. F. Abasıyanık
Gurur: "Arkadaşlarımdan ayrılıp onun yanına geçmek azametime dokundu."- R. N. Güntekin
Görkem, gösteriş, heybet
Gurur
arşi azamet
(Osmanlı Dönemi) Cenâb-ı Hakkın büyüklüğünün arşı
azamet
Favorites