aydınlat

listen to the pronunciation of aydınlat
Turkish - English
clarify
enlighten

Maybe you could enlighten me. - Belki beni aydınlatabilirsin.

Every burned book enlightens the world. - Yakılan her kitap dünyayı aydınlatır.

{f} illuminated

Thousands of candles illuminated the church during the ceremony. - Ayin sırasında binlerce mum kiliseyi aydınlattı.

The old office was less illuminated. - Eski ofis daha az aydınlatılmıştı.

illuminate

I use a flashlight to illuminate dark areas. - Karanlık alanları aydınlatmak için bir el feneri kullanırım.

The square was illuminated by bright lights. - Meydan parlak ışıklarla aydınlatıldı.

{f} lighting

The lighting is poor in this part of the city. - Şehrin bu kısmında aydınlatma yetersiz.

I hate fluorescent lighting. - Floresan aydınlatmadan nefret ediyorum.

light up

If the universe is full of stars, why doesn't their light continually light up the entire sky? - Eğer evren yıldızlarla doluysa, neden onların ışığı sürekli olarak tüm evreni aydınlatmıyor?

clarificate
irradiate
{f} clarifying
clear up
{f} enlightening

That was very enlightening. - O çok aydınlatıcıydı.

France gave the United States the statue of Liberty Enlightening the World. - Fransa Dünya'yı Aydınlatan Özgürlük heykelini Amerika Birleşik Devletleri'ne hediye etti.

{f} lightening
{f} illuminating

Their comments were illuminating. - Onların yorumları aydınlatıcıydı.

When I heard my teacher's illuminating explanation, it was as though I suddenly saw the light. - Ben öğretmenimin aydınlatıcı açıklamasını duyduğumda aniden ışık gördüm gibi oldu.

cast light
enlightened

Any society not enlightened by philosophers is fooled by quacks. - Filozoflar tarafından aydınlatılmamış bir toplum şarlatanlar tarafından aptal yerine konulurlar.

catechize
clarified
undeceive
illumine
aydınlat
Favorites