Acele etsen iyi olur, aksi takdirde randevun için geç kalacaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll be late for your appointment.
Meşgulüm. Aksi takdirde davetini kabul ederdim.
- I am busy; otherwise I would accept your invitation.
Tom durumu daha farklı şekilde ele almalıydı.
- Tom should have handled the situation differently.
Daha genç kuşak şeylere farklı şekilde bakar.
- The younger generation looks at things differently.
Tom'u başka türlü ikna etmeye çalıştım.
- I tried to convince Tom otherwise.
Mademki ben bir öğretmenim, başka türlü düşünüyorum.
- Now that I am a teacher, I think otherwise.
Tom sana bunun dışında söylemedikçe, yarınki toplantıda olmalısın.
- Unless Tom tells you otherwise, you should be at tomorrow's meeting.
Bunun dışında, onun ekleyecek bir şeyi yoktu.
- Otherwise he had nothing to add.
Acele etsen iyi olur, yoksa treni kaçıracaksın.
- You'd better hurry, otherwise you'll miss the train.
Yollarını kaybettiler, yoksa çoktan varmış olurlardı.
- They lost their way; otherwise, they would have arrived long ago.
O başka bir şekilde ifade edilebilir mi?
- Can it be phrased in another way?
Onu başka bir şekilde söyle.
- Say it in another way.