as my own, their own, our own

listen to the pronunciation of as my own, their own, our own
English - Turkish

Definition of as my own, their own, our own in English Turkish dictionary

own
sahip olmak

Ben her zaman bir spor arabaya sahip olmak istedim. - I've always wanted to own a sports car.

Tom her şeye kendi yoluyla sahip olmak zorunda. - Tom has to have everything his own way.

own
kendi

Bu, onun kendi çizimi olan bir resimdir. - This is a picture of her own painting.

Kendimi kendi tanrım olarak görüyorum. - I perceive myself as my own god.

own
{f} -in sahibi/malı olmak: Do you own this house? Bu evin sahibi siz misiniz?
own
{s} kendisinin

O kendisinin en kötü düşmanıdır. - She is her own worst enemy.

Hiç kimse kendisinin düşmanı değildir. - Nobody is his own enemy.

own
{f} edin

Onların kendi çocukları olmadığı için bir kız evlat edinmeye karar verdiler. - Since they had no children of their own, they decided to adopt a girl.

Onların kendi çocukları olmadığı için küçük bir kızı evlat edinmeye karar verdiler. - Since they had no children of their own, they decided to adopt a little girl.

own
{s} kendine özgü, özel, kendinin, kendi: her own book onun kendi kitabı. a character of its own kendine özgü bir şahsiyet
own
(Ticaret) risk kendi rizikosu
own
malı olmak
own
itiraf etmek
own
tanımak

Robotların, kendi kararlarını verebilmelerine olanak tanımak tehlikeli olabilir; çünkü sahiplerine karşı çıkabilirler. - Allowing robots to take their own decisions can be dangerous, because they can turn against their owner.

own
edin(mek)
own
teslim etmek
own
(Avrupa Birliği) kendi,öz
own
(sıfat) öz, kendisinin
own
{f} kabul etmek, itiraf etmek
own
{f} kabullenmek
own
dili tam ve doğru olarak itiraf etmek
English - English
{p} own