Tom, Mary çevresinde iken her zaman sinirlenir.
- Tom always gets nervous when Mary is around.
Köpek etrafında ve çevresinde koştu.
- The dog ran around and around.
Biz gölün etrafında yürüdük.
- We have walked all around the lake.
Dünya senin etrafında dönmüyor.
- The world doesn't revolve around you.
O onun hakkında her zaman güzel şeyler söyler, özellikle o etrafta olduğunda.
- She always says nice things about him, especially when he's around.
Etrafta bir kalabalık toplandı.
- A crowd gathered around.
Çevrede fazla bulunmadım.
- I have not been around much.
Çevredeki herkes çok çalışır.
- Everyone around the area works hard.
Sami, Leyla'nın ceset parçalarını şehir çevresine dağıttı.
- Sami scattered Layla's body parts around the city.
Sami benzini Leyla'nın evinin çevresine serpti.
- Sami splashed gasoline around Layla's house.
Etrafına bakındı fakat hiç kimseyi göremedi.
- He looked around, but he saw no one.
O, çocuklarını kendi etrafına topladı.
- He gathered his children around him.
İnsan vücudunun ısısı 37°C civarında gezinir.
- The temperature of the human body hovers around 37°C.
Sabahları her zaman yedi civarında uyanırım.
- In the morning I always wake up around seven o'clock.
Bu civarda bir postane var mıdır?
- Is there a post office around here?
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Kedim odada oraya buraya koşuyor.
- My cat is running around the room.
After long breakfast I think I started around 8:00. - Uzun kahvaltı edip saat sanırım 8:00 gibi yola koyuldum.
Neden bu kıyafetler ortalıkta duruyor?
- Why are these clothes lying around?
o evine içine doğru koştuğunda , kedi kasılarak ipliğin etrafında yürüyordu.
- The cat was strutting around the yard, when it suddenly ran into the house.
Lafı uzatma ve bana doğruyu söyle!
- Stop beating around the bush and give it to me straight!
Tom kesinlikle bu civarda çok yardımcı oldu.
- Tom certainly helped a lot around here.
Bu civarda çok az sayıda ev var.
- There are few houses around here.
Yaklaşık 1830 yılında, aile anayurdu Almanya'dan Şikago'ya taşındı.
- The family moved from their native Germany to Chicago around the year 1830.
Benim abim yaklaşık 12 yaşındayken Japon halk şarkılarına ilgi duymaya başladı.
- My older brother started to take interest in Japanese folk songs when he was around 12 years old.
O hızla arkaya döndü.
- She turned around quickly.
Buralarda hava erken kararıyor.Sonbahar zamanı geldiğinde güneş bir kaya gibi düşüyor gibi görünüyor.
- It's getting dark early around here. The sun seems to drop like a rock when autumn rolls around.
O buralarda bir yerde yaşıyor.
- He lives somewhere around here.
Ben seslendiğimde geriye döndü.
- He turned around when I called.
Lütfen geriye dön ve bana bak.
- Please turn around and look at me.
Ofise vardığımda, beni bekleyen bir sürü işim vardı. Kafası kesilmiş bir tavuk gibi oradan oraya koşuşturuyordum.
- When I got to the office, I had tons of work waiting for me. I was running around like a chicken with its head cut off.
Orada dışarı çıkacağım ve etrafa bakınacağım.
- I'll go out there and look around.
B: Oh, he's still around. He's feeling better now.
She went around the track fifty times.
She spun around a few times.
The jackals began to gather around .
I'll see you around .
{{|}}.
She turned round and scowled at me.
- She turned around and scowled at me.
... And Earth's been around for four and a half ...
... around for a long time. ...