Kilidi kırmakta zorlanmadım.
 - I had no difficulty breaking the lock.
Pencereyi kırmak için bir çekiç kullanıldı.
 - A hammer was used to break the window.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
 - I've done half the work, and now I can take a break.
Çalışmalarımda bir mola sırasında televizyon izledim.
 - I watched television during a break in my studies.
O, kahvaltıdan önce bir yürüyüşe çıktı.
 - He took a walk before breakfast.
Savaş çıksa ne yaparsın?
 - What would you do if war were to break out?
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
 - We must work hard to break down social barriers.
Herkesin bir kırılma noktası var.
 - Everyone has a breaking point.
Bambu eğildi ama kırılmadı.
 - The bamboo bent but did not break.
Benim evimde partiler vermek istiyorsanız, daha sonra her şeyi temizleyin ve bir şey kırmayın, ya da zarar için ödeme yapın.
 - If you want to have parties in my house, clean up everything afterwards, and don't break anything, or else pay for the damage.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
 - Please be careful not to break this vase.
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
 - A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
The femur has a clean break and so should heal easily.