O, banka yöneticisinde olumlu bir izlenim bıraktı.
 - He made a favorable impression on his bank manager.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
 - I didn't mean to give you that impression.
Sana o izlenimi vermeyi kastetmemiştim.
 - I didn't mean to give you that impression.
Amerika izleniminiz nedir?
 - What is your impression of America?
Tom Mary'yi epeyce etkiledi.
 - Tom made quite an impression on Mary.
O gün bende derin bir etki bıraktı.
 - That day left a deep impression on me.
Doğruyu söylemediğin kanısındayım.
 - I get the impression that you aren't telling the truth.