Müzik, hayatımın önemli bir parçasıdır.
 - Music is an important part of my life.
Bu fabrika, otomobil parçaları üretmektedir.
 - This factory manufactures automobile parts.
İngiltere'nin birçok kısımlarını ziyaret ettim.
 - I visited many parts of England.
Bu teori üç kısımdan oluşur.
 - This theory consists of three parts.
Her iki taraf savaşa karşı çıktı.
 - Both parties opposed war.
Polis onu suçun bir taraftarı olarak görüyordu.
 - The police regarded him as a party to the crime.
Tom onun kısmen hatası olduğunu kabul etti.
 - Tom admitted that it was partially his fault.
Kısmen sizinle aynı fikirdeyim.
 - I partly agree with you.
Çocuğunuzun doğumundan sonra işinizi yarım gün yapmalısınız.
 - After the birth of your child, you should make your work part-time.
Yarın akşam bir partimiz var.
 - We have a party tomorrow evening.
Tom zaten görevini yaptı.
 - Tom has already done his part.
Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.
 - I try to do my part to help the community.
Japonca öğrenmenin zor yanı nedir?
 - What is the hard part of learning Japanese?
Yandaki ev biraz gürültülü. Onların parti yapıp yapmadıklarını merak ediyorum.
 - The house next door is a bit loud. I wonder if they're throwing a party.
Tom parti için üç yüz dolarlık bütçe ayırdı.
 - Tom budgeted three hundred dollars for the party.
Ölüm bizi ayırana kadar iyi ve kötü günde seni seveceğim.
 - I will love you for better for worse till death us do part.
O, evinden ayrılmak istemedi.
 - He didn't want to part with his house.
O, evinden ayrılmak zorunda kaldı.
 - He had to part with his house.