adv: here 32

listen to the pronunciation of adv: here 32
English - English
her
English - Turkish

Definition of adv: here 32 in English Turkish dictionary

her
ona

Ona kendi odamı gösterdim. - I showed her my room.

O, ona nerede yaşadığını sordu. - He asked her where she lived.

her
kendine

O, sırrı kendine sakladı. - She kept the secret to herself.

Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi. - The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.

her
onu

Onu Kaliforniya'ya gönderiyorum. - I'm sending her to California.

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - He promised to meet her at the coffee shop.

her
dişil onun
her
onun

Onun elleri buz kadar soğuktu. - Her hands were as cold as ice.

Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi. - She promised to meet her at the coffee shop.

her
{z} dişil onu; ona; ondan; onun: He loves her. Onu seviyor. He looked at her. Ona baktı. They hated her. Ondan nefret ettiler. It pleased
her
kendisi

Mary gerçekten harika. O benim için harika bir yemek pişirdi ve bulaşıkları bile kendisi yıkadı. - Mary is really great. She cooked a wonderful meal for me and even washed the dishes herself.

Kendisini ateşle ısıttı. - She warmed herself by the fire.

her
ondan

Siz ondan daha uzun boylusunuz. - You are taller than her.

O ondan daha akıllıdır. - He's smarter than her.

her
dişil onu
her
(dişil) onu
her
o