Zil öğle saatinde çalar.
 - The bell rings at noon.
Beni istediğiniz zaman zili çalın.
 - Ring the bell when you want me.
Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.
 - The cranes tend to make their nests in the bell towers of churches.
Tom uzaktaki tapınak çanını duydu.
 - Tom heard the temple bell in the distance.
O bir telefon görüşmesi bekliyor.
 - He is waiting for a telephone call.
Lütfen bir telefon görüşmesi yapabilir miyim?
 - Can I make a telephone call, please?